“de” Sözcüğü Sorunu
Ali TÜRKSEVEN
Sorun
Şifreleri
çok tartışılan şu 2011 YGS’nin 29. Türkçe sorusu, “bağlaç”ın ne olduğunu bir
kez daha gözden geçirmeyi gerektirdi. Soru şu:
Usta şairlerin şiir hakkındaki yazılarını okumak,
yalnızca onların şiire ilişkin görüşlerini öğrenmemizi, kendi şiirlerini
anlamamızı değil, bir devrin şiir anlayışını sorgulamamızı ve yapılan
tartışmaları değerlendirebilmemizi de sağlar.
Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Bağlaç görevinde
kullanılmış “de”
B) Sıfatlaştıran –ki
C) Sürerlik fiili
D) Ünlü düşmesi
E) Dönüşlülük zamiri
Buradaki “de” sözcüğü bağlaç
sayılmaktadır. “de” sözcüğü “ilgeç” midir, “bağlaç” mıdır, yoksa kullanıldığı
yere göre mi “ilgeç ya da bağlaç” olmaktadır? Bu yazı, bu konudaki değişik
görüşleri ele alıp tartışarak bir sonuca varmayı amaçlamaktadır.
Konuya Yaklaşımlar
“Bağlaç”ın tanımı konusunda
uzmanlar arasında görüş birliği var gibidir. Gencan[1]
“Anlamca ilgili tümceleri, kavramları ya da görevdeş öğeleri bağlamaya yarayan
sözcüklere bağlaç” (s.446) der. “de”
sözcüğünü yalnızca bağlaç konusunda
ele alır, ilgeç olan de’yi benimsemez görünür. Örneklerin bir
bölümü şunlardır: “Ben de gideceğim. Orhan’ı da alalım. Burası da güzelmiş. Üçü
de bahçeye çıkmış. İkimiz de çalışıyoruz. Dördünü de gördüm.” (s.457), “Okuyup
da adam olmalısın.” (s.460)
Gencan etkisinde olduğu anlaşılan Sözcük Türleri[2] adlı
yapıtın “bağlaç” tanımı şöyle: “Eş görevli ya da birbiriyle ilgili sözcükleri,
sözcük öbeklerini, özellikle tümceleri bağlamaya yarayan, bunlar arasında anlam
ve kimi zaman biçim bakımından bağlantı sağlayan öğelere bağlaç adı verilir.” (s.145) “de (da)” bağlacı için de “Bu bağlaç,
tümceleri, sözcük öbeklerini, aynı türden sözcükleri ve görevdeş öğeleri
bağlar. (…) En çok, tümceleri bağlamada kullanılır.” (s.148-149) bilgilerinden
sonra “Ali’yle de gidebilirsin. Sen de mi gittin?” (s.151) türünden örnekler
verilir. Bu yapıtta da ilgeçler arasında “de”den söz edilmez.
Banguoğlu[3]
“bağlam” adını verdiği “bağlaç”ı şöyle tanımlar: “Söziçinde iki kelimeyi, aynı
değerde iki cümle unsurunu, iki yargıyı ve bazan da iki paragrafı bağlamaya
yarayan kelimelere bağlam (conjonction)
adını veriyoruz.” (s.390) Banguoğlu, “de”yi burada ele alır; ancak örnekleri
yok denecek denli azdır: “Söyledi de, inanmadık.” (s.395) Banguoğlu “ilgeç”e
“takı” der. “Takı”lar arasında “de”yi saymaz. Buradan onun “de”yi yalnızca
“bağlaç” saydığı sonucuna varabiliriz.
Ergin[4] ise
“ilgeç, bağlaç, ünlem”leri “Edatlar” başlığı altında inceler. “Bağlama
edatları”nda “bağlaç”ı (sözcük olarak kullanmadan) şöyle tanımlar: “Bunlar
kelimeden küçük dil birliklerini, kelimeleri, kelime guruplarını ve cümleleri
şekil veya mânâ bakımından birbirine bağlayan, onlar arasında bir irtibat kuran
edatlardır.” (s.352) Ardından da “Türkçede aslında bağlama edatı yoktu. Bağlama
edatları Türkçede sonradan ve yabancı dillerin tesiri ile ortaya çıkmıştır.
Onun için Türkçede kullanılan bağlama edatlarının büyük bir kısmı yabancı
asıllıdır.” diye ekler. “da, de” başlığının altında şu açıklamaları yapar: “da,
de bugün çok kullanılan bir bağlama ve kuvvetlendirme edatıdır. Sonuna geldiği
unsurları, kelimeleri daha önce veya sonra gelen ve düşünülen, mevcut olan veya
zikri geçen unsurlara bağlar, aynı zamanda sonuna geldiği unsuru belirtir,
kuvvetlendirir. (…) Fakat asıl hakim fonksiyonunun bağlama olduğu muhakkaktır.
Kuvvetlendirme fonksiyonu olsa olsa bağlama fonksiyonuna müsavi olabilir, fakat
ondan fazla değildir.” (s.358) Daha sonra “Ben de gidiyorum.”, “Üçü de gelsin.” (s.359)
tümceleri için “…aslında burada da önceki bir unsura bağlanma ifadesinin gizli
bulunmadığı söylenemez.” (s.359) diye ekler. “Nasıl yaptı da kurtuldu.” tümcesi
ile “Nasıl yaptı ki kurtuldu.” tümcelerini “yakın ve benzer” bulur. (s.359)
Hacıeminoğlu,[5] “da,
de”yi -Bağlama Edatları başlığı olmasına karşın- “Kuvvetlendirme Edatları”nda
inceler. Bu başlıkta ele aldığı “da, de” için şunları yazar: “Karşılaştırma,
sıralama, ve bağlama vazifesi görür (…): Testiyi kıran da bir, suyu getiren de
(halksözü).” (s.231), “a. Bağlama vazifesi görür (…): Kızıyor da belli
etmiyor.” (s.234), “Çamaşır yıkadım da yorulmuşum, şöyle içim geçmiş.” (s.235),
“Yanıma gelsin de tek yalnız gelsin.” (s.237)
Ediskun[6] ise
“bağlaç”ın tek başınayken “anlamı olmadığını” söyler: “Bağlaçlar,
başlıbaşlarına anlamları olmayan, fakat cümleleri ya da eş-görevli kelimeleri
ya da kelime öbeklerini hem biçimce, hem de anlamca birbirine bağlayan
kelimelerdir.” (s.302) Verdiği örneklerin bir bölümü şöyledir: “Kitabınızı,
defterinizi de alınız.” (s.305), “Okusa da anlayamaz. Gelse de oturmaz. Okursa
da anlamaz. Görmüşse de konuşamamış.” (s.306)
Ediskun “de”yi “Edatlar” başlığında da alır ve “de Edatı” altında şu tür
örnekler verir: “Ahmet gelecek de, yemek yiyeceğiz de, sinemaya gideceğiz.
Uyumuş da uyumuş. Benimle de alay etti. Her öğrenci, sınıfını çalışıp da geçer.
Çocuk, sokak da sokak diye ağlamaya başladı.” (s.287)
Sonuç
Yukarıdaki
değişik görüş ve örneklerden de anlaşılacağı gibi, uzmanlar arasında bu konuda -yer
yer yakınlıklar olsa da- görüş birliği yoktur. Görüş birliği olmadığı gibi,
karışıklıklar da vardır. Şu örneklerdeki “de”ler “ne”leri bağlamaktadır? “Ben
de gideceğim.” (Gencan), “Üçü de gelsin.” (Ergin), “Okusa da anlayamaz.”
(Ediskun).
Sorunu
çözmeye yardımcı olacak şu örneklere bakabiliriz:
Araba ile geldi. Kardeşi ile geldi. (Buradaki “ile”ler ilgeçtir, anlamca vardır.)
Kerem ile Aslı öyküsünü okudum. (Buradaki “ile” bağlaçtır, eş görevli iki sözcüğü bağlamıştır.)
İzmir’e gelmiş; ancak beni
aramadı. (Buradaki “ancak” bağlaçtır, iki tümceyi bağlamıştır.)
Bu soruyu ancak sen çözebilirsin. (Buradaki “ancak” ilgeçtir, anlamca vardır.)
Yukarıdaki
örneklerdeki bakış açısını “de” için de kullanabiliriz:
Gizem de Özgür de geldi. (Buradaki “de…de” bağlaçtır, eş görevli iki sözcüğü bağlamıştır.)
İzmir’e gelmiş de beni aramadı. (Buradaki “de” bağlaçtır, iki tümceyi bağlamıştır.)
Görkem de geldi. Ezgi de gitti. (Buradaki “de”ler ilgeçtir, anlamca vardır.)
“Bağlaç”
türündeki bir sözcüğün temel görevinin “bağlamak” olduğu unutulmamalıdır.
Bağlanmanın da “biçim”le sınırlandırılması, tanımı belirginleştirecek,
örnekleri doğru adlandırmayı sağlayacaktır. Gerçekte yukarıda alıntılanan tüm
“bağlaç” tanımlarındaki “anlamca” sözcüğü çıkarılırsa düğümün çözüldüğü
görülecektir.
[1] Tahir Nejat GENCAN, Dilbilgisi (Gözden geçirilmiş 4. Baskı,
Ankara: TDK Yayınları, 1979), ss. 446-478.
[2] İbrahim KUTLUK, Neşe ATABAY,
Sevgi ÖZEL, Sözcük Türleri (Ankara:
TDK Yayınları, 1983), ss.145-180.
[3] Tahsin BANGUOĞLU, Türkçenin Grameri (İstanbul: 1974), ss. 390-396.
[4] Muharrem ERGİN, Türk Dil Bilgisi (Beşinci baskı.
İstanbul: Boğaziçi Yayınları, 1980), ss. 348-373.
[5] M:Necmettin HACIEMİNOĞLU, Türk Dilinde Edatlar (Üçüncü basılış, İstanbul: MEB Yayınları,
1984), ss. 220-240.
[6] Haydar EDİSKUN, Türk Dilbilgisi (İstanbul: Remzi
Kitabevi, 1985), ss. 284-301.
(Çağdaş Türk Dili 286, Aralık 2011)
Boşa yazmıyormuşum demek ki; yazılarım üniversite
derslerinde okutuluyor :)
FEYZİYE MEKTEPLERİ VAKFI
IŞIK ÜNİVERSİTESİ
TÜRKÇE DERSİ 101 (TUR 101)
2012-2013/I.YARIYIL
OFİS SAATLERİ
SALI: 11.00-12.00; PERŞEMBE: 11.00-12.00
OFİS NO: 218
OFİS TEL NO: 7164
E POSTA: kiziltan@isikun.edu.tr
DERS SAATLERİ
101.01 (SALI 5, 6) DMF 004
101.02 (ÇARŞAMBA 3, 4) DMF 004
101.03 (SALI 1, 2) DMF 004
101,04 (ÇARŞAMBA 1, 2) DMF 004
DERS TANIMI
Derste; iletişim aracı olarak dil, dünya
ve Türk dilleri, dil-kültür-edebiyat ilişkisi üzerinde durulur. Türkçe'nin dil
ve anlatım zenginliği, yazım kuralları ve dilbilgisi özellikleri; sözlü ve
yazılı anlatımda karşılaşılan yanlışlar, uygulamalı olarak öğretilir.
Bilgilendirici ve yazınsal metin okuma ödevi verilir; ödevler sözlü anlatımla
sunulur.
KAYNAK KİTAP ve MAKALELER
• Oya Adalı, Anlamak ve Anlatmak,
İstanbul: Pan Yayıncılık, 2003, s. 15-160.
• Merih Zıllıoğlu, “İletişim Nedir?”,
İletişim Nedir?, İstanbul: Cem Yayınevi, 1993, s. 1–21.
• Attila Aşut, "Dilin Kemiği:
Sessiz Harflerle İletişim Çılgınlığı ", Çağdaş Türk Dili, Aralık 2011,
Sayı:.286.
• Öner Yağcı, “Ortak Dil ve Sanatçının
Borcu”, Çağdaş Türk Dili, Nisan 2010, Sayı: 266.
• Prof. Dr. Ahmet Kocaman, "Bilim
Söylemi: Terimler ve Ötesi", Çağdaş Türk Dili, Ağustos 2011, Sayı:282.
• Prof. Dr. Zehra İpşiroğlu, “Okumayı
Öğretme”, Yaratıcı Toplum Yolunda Çağdaş Eğitim, İstanbul: Cem Yayınevi, 1990,
s. 47-60.
• Ali Türkseven, "de Sözcüğü Sorunu", Çağdaş Türk Dili, Aralık
2011, Sayı: 286.
• Hazl: Ömer Asım Aksoy, vd; “Giriş”,
“Türkçe’de Harfler, ..”; Ana Yazım Kılavuzu; İstanbul: Adam Yayıncılık, 1999,
s. 11-29; 62-90.
• Prof. Dr. Akşit Göktürk. “Okumasız
Okuryazarlar”, Sözün Ötesi, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. 2012, s. 45-50.
• Prof. Dr. Nejat Bozkurt, “Aydınlanma
Dönemi Felsefesi: İnsan Hak, Görev ve Sorumluluklarının Temellendirilişi”,
Çağdaş Toplum Değerleri, İstanbul: 1997, s. 93-115.
• Günay Güner "Türk Basın
Dili ve Türkçemiz", Çağdaş Türk Dili,Temmuz 2011, Sayı: 281.
• Halide Edib Adıvar, Sinekkli Bakkal,
İstanbul: Özgür Yayınevi, 2006, s. 9-10.
• Orhan Veli Kanık, “İstnabul’u
Dinliyorum”, Bütün Şiirleri. İstanbul: Varlık Yayınları, 1957, s. 130-131,
• Ferit Edgü, O-Hakkaride Bir Mevsim,
İstanbul: Ada Yayınları, 1977, s. 27.
• Haldun Taner, “Yaşasın Demokrasi”,
Hikayeler I, Yaşasın Demokrasi, Ankara: Bilgi Yayınevi, 1970, s. 155-161.
• Prof. Dr. Ahmet Kocaman, “Türkçe
Çevirilerde Dil Kullanımı Üzerine”, Uygulamalı Dilbilim Açısından Türkçe’nin
Görünümü, Ankara: Dil Derneği Yayını, 1994, s. 42-47
5. Hafta (30/10/2012, 31/10/2012)
Tümce ve öğeleri, Bağlaçlar
Okuma Metni- Ali Türkseven, "de Sözcüğü Sorunu", Çağdaş Türk
Dili, Aralık 2011, Sayı: 286.
Uygulama-Özne-yüklem uyuşmazlığına
ilişkin yanlışlar
Uygulama-Nesne ve tümleceye ilişkin
yanlışlar
Uygulama-“De” ve “ki” sözcüklerinin
kullanılışı
Yard. Doç. Dr. Mübeccel KIZILTAN
FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ
ENFORMASYON TEKNOLOJİLERİ
ÖĞRETİM ÜYESİ