TÜRKÇEDE YANLIŞ KULLANIM ÖRNEKLERİ
Ali TÜRKSEVEN
Giriş
Türkçede yapılan dil yanlışları üzerine şimdiye dek çok şeyler yazıldı. Yanlışlar sürdükçe, bu konudaki yazıların da süreceği kesin. Böylesi yazılarla, dil yanlışları azalacak ya da düzelecek mi? Dil yanlışlarının kökeninde eğitim sorunu olduğunu unutmadan, bilime ve geleceğe olan güvenimle, sorunun çözümüne bu tür yazıların da katkısının olacağına inanıyorum.
Son aylarda önemli bulduğum yanlış örnekleri şöyle:
1) Çeviri Yanlışları
“Sen, gelini evlenmeden önce gelinlikle görmenin kötü şans getirdiğini bilmiyor musun?” (Jetgiller, çizgi film, Kanal D, 30.01.1996)
Bu tümcede “kötü şans” değil de “uğursuzluk” denseydi, Türkçeye daha uygun bir anlatım olurdu. Ayrıca uğursuzluk, geleceğe dönük bir inanç anlamı taşıdığından “getirdiğini” sözcüğü de “getireceğini” olmalıdır. Bir de uğursuzluğun “kime” geleceği belirsiz. Bunu da göz önünde bulundurarak tümceyi şöyle yapabiliriz: Sen, gelini evlenmeden önce gelinlikle görmenin ona uğursuzluk getireceğini bilmiyor musun?
“Babam, ozon tabakasındaki deliğin gelişimini durduracak.” (Canlı Hedef, ATV, 03.02.1996)
“Gelişim” olumlu bir durumdur ya da olumlu olaylar ve durumlar için kullanılır. Oysa “ozon tabakasındaki delik” olayı böyle değildir. Bu yüzden “ozon tabakasındaki deliğin büyümesini” diye çevrilmesi gerekirdi.
“Gülmek, insana özel bir şeydir.” (Gülün Adı, Kanal 6, 18.09.1996)
Bu tümcedeki “özel” sözcüğü “özgü” olmalıdır. Çünkü “özel”, Arapça “hususi”nin Türkçesidir ve her ikisi de kendisinden önceki sözcüğün, yönelme durumu eki (-e) almasını gerektirmez.
“Anlaşılan, bir işkoliksiniz.” (Başarımın Sırrı, İnterstar, 17.09.1995)
“İşkolik” sözcüğü de “çaykolik” gibi uydurma. (Buralardaki “kolik” alkolik sözcüğünden alınma.) “İşkolik” yerine “işine çok düşkün”, “işine çok tutkun”, “işini çok seven” gibi sözler önerilebilir. Bu durumda tümcenin sözdizimi biraz değiştirilip “Anlaşılan, işine çok düşkün birisiniz.” denebilir.
2) Çeviri Kokan Sözler
“… gelmesi muhtemel”, “… olması ihtimal
dahilinde” gibi Türkçeye aykırı kimi
kalıplar var dilimizde. Bu tür söyleyişler bir yandan da anlamı bulandırıyor.
Oysa “-e bil-” yeterlik yardımcı eyleminin “olasılık” anlamı taşıması
özelliğinden yararlanıp “gelebilir”, “olabilir” diyebiliriz.
Kimileri “mümkün değil” sözündeki “mümkün”ü Türkçeleştirerek “olanaklı değil” ya da “olası değil” diyorlar. Sözü uzatmaya gerek yok; çünkü “olanaksız” yeterli.
Bir gazete, kupon karşılığı vereceği çelik tencereleri överken, reklamlarında “Tabanı kararma yapmaz.” diyor. Türkçe düşünen biri “Tabanı kararmaz.” derdi.
“Yağış beklentimiz var.” (Ali Esin, Kanal 6, 22.09.1995)
Bu tümceyi “Yağış bekliyoruz.” ya da “Yağış bekleniyor.” diye söylemek, Türkçenin mantığına daha uygun olmaz mı?
1) Yanlış Anlamda Kullanılan Sözcükler
“Çok güzel deforme etmiş değil mi şarkıyı?” (Hakiki Sabah Şekerleri, İntestar, 05.09.1996)
İzlencenin güzel sunucusu, bir şarkıcının, şarkıya güzel bir biçim verdiğini söylemek istiyor; ama -anlaşılan- “deforme”nin “biçimini bozmak” olduğunu bilmiyor. Şunu güzel güzel Türkçe söylese de, yanlışa düşmese daha iyi olmaz mıydı?
Ülkemizde ayaktopu salgını bir gerçek. 1996’nın yaz aylarında iki takımın etkili kişileri, basın yoluyla ağız dalaşına girmişlerdi. Bunlardan biri bir gazetedeki köşesinde yazısını “… ben kulak keserim.” diye bitirmişti. Öbürü de -onu aşağılamak amacıyla olsa gerek- “Ben onun baytar olduğunu bilmiyordum.” diye karşılık vermişti. Oysa “baytar” bilindiği gibi, hayvanların sağlık sorunlarıyla ilgilenir. Söz konusu kişi, aşağılayayım derken, ayrımsamaksızın, kendini aşağılamış oldu böylece.
“Dolmaya bak dolmaya!” (Komili yağı reklamından)
Bakıyorum ama, ben orada dolma değil “sarma” görüyorum. (Türkçe Sözlük’ten: sarma Hazırlanan iç, yaprak ya da başka şeylerle yapılan yemek: Yaprak sarması.)
Son yıllarda “karşıdevrim güçleri” ya da “karşıdevrimci” sözleri yaygınlaştı. Söz konusu güçlerin ve kişilerin devrim(cilik)le (karşı olmaktan başka) hiçbir ilişkileri yok. Bu adlandırmalar son kerte yanlış. “Devrim karşıtı güçler” ya da “devrimci karşıtları” demek, gerçeklere daha uygundur.
2) Nesne Eksikliği
“Kadın, ona sahip çıkan, destekleyen, varlıklı ve güzel bir kadındı.” (Ahmet Altan, “Denizaltı”, Yeni Yüzyıl, 24.09.1996)
Bu tümcede “Ona sahip çıkan” olur; ama “ona … destekleyen” olamayacağı için “destekleyen”den önce “onu” sözcüğü eklenmelidir.
“Saça derinlemesine işliyor, kökünden ucuna besliyor.” (Pantene Pro V şampuan reklamı)
Yukarıdaki tümcede de “Saça … işliyor” olur; ama “Saça … besliyor” olamayacağı için “kökünden” sözcüğünden önce “saçı (ya da ‘onu’)” eklenmelidir.
3) Gereksiz Sözcükler
“Bunların hepsini şu kısa zaman süresi içinde gerçekleştirmeye çalışacağız.” (Radyo Mozaik, 24.09.1996)
“Zaman süresi içinde” demek, hem sözü uzatmak hem de yanlışa düşmektir. Bu üç sözcük yerine “sürede” demek yeterliydi.
“Bu arada hatırlatmamızı tekrar yineleyelim.” (Radyo Mozaik, 05.09.1996)
Yukarıdaki
tümceyi de “Bu arada hatırlatmamızı yineleyelim.” ya da (daha doğrusu) “Bu arada
yeniden hatırlatalım.” diye düzeltebiliriz.
“En öncelikle …” (Mahzun Kırmızıgül)
“Öncelikle” en önce demektir. Bu yüzden “öncelikle” kullandığında “en” sözcüğü gereksizleşir.
4) Yanlış Yerde Bulunan Sözcükler
“Beklenen günün en yüksek sıcaklığı …” (İnterstar, 04.09.1996)
Bu tümcede “beklenen”, gün değil, “sıcaklık”tır. Beklenen sözcüğünden sonra virgül koymakla durumu idare edebiliriz; ama kuşkuya yer bırakmayan anlatım şöyledir: Günün beklenen en yüksek sıcaklığı …
“Sanıkların ısrarla suçlamaları kabul etmedikleri öğrenildi.” (Yeni Yüzyıl, s.3, 14.10.1996)
Haberlerin kalan bölümü okununca bu tümcelerdeki “ısrarla” yapılanın, “suçlama” değil de, “kabul etmeme” olduğu anlaşılıyor. Bu durumda “ısrarla” sözcüğü “kabul”den hemen önce yer almalıdır.
5) Ad Takımı Yanlışı
“Dünya Kitap’ta M.Mahzun Doğan’ın, Sedat Simavi Vakfı’nın 1994 Edebiyat Ödülü’nü ‘Ne Kitapsız Ne Kedisiz’ adlı deneme yapıtıyla kazanan Bilge Karasu’yla söyleşi yer alıyor.” (Zeynep Aliye, Türk Dili Dergisi, Mayıs/Haziran 1995)
Ad takımlarında belirtenle belirtilen arasına sözcükler girdiğinde dikkatli olmak gerekir. Bu tümcede de ad takımı “… Doğan’ın … söyleşisi …” biçimindedir (daha doğrusu böyle olmalıydı). Çünkü -belirtilenin düştüğü örnekler bir yana- belirten eki alan bir ad varsa, belirtilen eki alması gereken bir ad daha olur.
6) Virgül Eksikliği Yanlışı
“Ay Işığında Saklıdır.” (İnterstar, 04.09.1996)
Bu kanalda yukarıdaki filmin oynayacağı, altyazıyla geçildi. Hemen “Ay ışığında saklı olan ne?” diye düşündüm. Az sonra altyazı yeniden geçti. Meğerse “Ay, ışığında saklı”ymış… Virgül eksikliği giderilmişti.
9) Değişik Örnekler
“İstek istemeseler daha hoş olurdu.” (Radyo Mozaik, 06.09.1996)
Özel radyoların yaygınlaşmasıyla dilimizde “istek istemek” diye bir kullanım türedi. Dilcilerin uyarılarına karşın, bu yanlış söyleyişin, Türkçeye yerleşeceği görülüyor. Yine de “şarkı istemeseler” ya da “parça istemeseler” biçimlerinin Türkçeye daha uygun olduğunu vurgulayalım (yukarıdaki tümce için).
Taş Devri çizgi filminde birkaç kez gördüm: Örneğin “factory” sözcüğünü alıp “sözcük türetelim” diyerek, önce bu sözcüğü “fabrika” diye okuyorlar. Sonra son harfi kaldırıp “faktör” diye okuyorlar. Daha sonra ilk harfi de kaldırıp “aktör” diye okuyorlar. İngilizce konuşan çocuklar için bu, güzel bir oyun olabilir; ama ilkokulda Türkçe okuma yazmayı yeni öğrenen çocuklar için? Bunu yapan -bu bölümü çıkarmayan- mantığa ne desem bilmem ki?...
Dinleti sözcüğü “konser” karşılığı türetilmişti. İlk zamanlar bu anlamda kullanıldı. Ancak son yıllarda “şiir dinletisi” ad takımında bu sözcüğün kullanıldığını görüyoruz. “Topluluğa karşı şiirler okumak” için de “dinleti” demek yanlış sayılmalı mı? Bence hayır. Sözcüklerde anlam genişlemesi ya da kayması, dillerde görülen özelliklerdendir.
Sonuç
Bir iletişim / anlatım aracı olan dilin, işlevini en iyi biçimde yerine getirebilmesi için, yanlışları en aza indirmek gerekir. Özellikle kitleleri etkileyebilecek konumda olan kurum, kuruluş ve kişilerin, bu konuda daha duyarlı olmaları zorunludur.
(Çağdaş Türk Dili 110, Nisan 1997)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder