"TAKISIZ
AD TAKIMI" OLABİLİR Mİ?
Sorun
İlk ve
orta öğretimin Türkçe (ve dilbilgisi) ders kitaplarında, yardımcı kaynaklarında
"Ad Takımı (:Tamlaması)" konusu işlenirken
"Belirtili-Belirtisiz-Zincirleme Ad Takımları”nın yanı sıra "Takısız
Ad Takımı" diye bir bölümlemeye de rastlanmaktadır. Dahası, bu bölümleme
anlayışına uygun olarak da, ilkokul ya da ortaokuldan sonra girilen birtakım
eleme ve seçme sınavlarında sorular sorulmaktadır. Bu yazı, takısız ad takımı
diye bir bölümlemenin doğru olup olmadığı konusunda, değişik görüşleri ele alıp
tartışarak bir sonuca varmayı amaçlamaktadır.
Konuya Yaklaşımlar
Banguoğlu
"Adtakımı" başlığı altında konuyu üçe ayırır: Belirli Adtakımı, Belirsiz
Adtakımı, Adtakımının Zincirlenmesi.[1]
Şimşek'in
de yaklaşımı buna çok yakındır. O da "Adtakımı" başlığı altında
"Belirtili Adtakımı, Belirtisiz Adtakımı" diye iki bölüm açar.[2]
Ediskun
da, terim ayrılığı dışında, Banguoğlu'yla özdeş görüştedir. "İsim
Takımları" konusunu önce "Belirtili İsim Takımı, Belirtisiz İsim
Takımı" diye iki bölümde inceler.[3] Daha
sonra da "Zincirleme İsim Takımları" bölümünü de ekler. (s. 123)
Gencan
"Ad Tümlemesi"[4]
konusunda şunları yazar:
"Adtakımları,
takı alışlarına göre üçe ayrılır:
1)Sevim'in
kalemi, Orhan'ın Paltosu, Ali'nin bileği...
2)Yazı
kalemi , çocuk paltosu , erkek bileği...
3)Altın
kalem , yün palto , demir bilek... (s. 158)
Daha sonra da "Birinci Türlü Ad
Takımı, İkinci Türlü Ad Takımı, Üçüncü Türlü Ad Takımı" başlıkları altında
örneklerini veriyor. "Üçüncü Türlü Ad Takımı" bölümünde “demir
çubuk, bakır kap, yün çorap, mermer saray, kerpiç duvar” takımlarında
belirtenin "asıl adın neden yapıldığını gösterdiğini" söyler. (ss.
162-163) "aslan asker, tunç bilek, tilki çocuk, sırma saç"
takımlarında da belirtenin "asıl adın neye benzediğini gösterdiğini"
söyler. (ss. 162-163)
Ediskun, kimi dilbilgisi yapıtlarında
"Takısız Tamlama" diye bir bölümleme daha yapıldığını; mermer saray,
tahta sandık, aslan asker, tilki çocuk gibi örneklerin verildiğini, ama
bunların sıfat tamlaması olduğunu söyler. (ss. 122-123)
Gencan, "Sıfat Takımı" (ss.
185-187) bölümünde "Sıfat takımları, kuruluş takısı almaz; bu bakımdan
üçüncü türlü ad takımlarına benzer." (s. 185) der. Daha sonra "aslan
asker, altın kalem, demir bilek, yün kumaş" takımlarının üçüncü türlü ad
takımı olduğunu; "yiğit asker, güzel kalem, kuvvetli bilek, sağlam
kumaş" takımlarının sıfat takımı olduğunu söyler. (s. 185)
Öbür uzmanların görüşü daha tutarlı
olmasına karşın, her nasılsa, Gencan'ın görüşü okul kitaplarına ağırlığını
koymuştur. Gerçekte Gencan da üçüncü türlü ad takımı dediği takısız ad
takımında verdiği örneklerin sıfat takımına çok benzediğinin ayrımındadır. Bu
yüzden de üçüncü türlü ad takımını anlatırken "mermer saray"
takımında "saray" sözcüğüne "asıl ad" der; "mermer"
de "asıl adın (:sarayın)" neden yapıldığını belirtir. "Mermer
saray" ad takımı ise "asıl ad", "asıl olmayan ad(!)"
gibi terimlendirmelere ne gerek vardır? "güzel saray" dersek, sıfat
takımı olacak; "mermer saray" dersek, ad takımı olacak! Burada
"güzel" ve "mermer" sözcükleri "saray"ı
nitelemektedir; bu yüzden niteleme sıfatıdır.
Ergin de Gencan karşıtlarıyla özdeş
görüştedir. “Kelime Gurupları ve Cümleler” [5]
anabaşlığı altında "İyelik Gurubu ve İsim Tamlaması" (ss. 381-384)
bölümünde şöyle der: "Tamlayanı ekli olan isim tamlamasına belirli isim
tamlaması, tamlayanı eksiz olan isim tamlamasına da belirsiz isim tamlaması
denir." (s. 383) "Benim ev, sizin hanım" gibi öbekleri de
"genitif gurubu" adı altında incelediğini ekler. (s. 383)
Gencan "Birinci Türlü Ad
Takımları" diye adlandırdığı "Belirtili Ad Takımlarında
"tümlenen takıların söylenmediği de olur" diyerek "bizim ev,
sizin bahçe" gibi -Ergin'in "genitif gurubu", Şimşek'in
"adıltakımı" adını verdiği- öbekleri de belirtili ad takımları içine
sokar. (s. 159)
Belirtisiz ad takımlarında da
belirtilen ekinin düşmesi karşıt değerlendirmelere yol açmıştır. Ergin, bunu
şöyle değerlendirir: "Son olarak, isim tamlaması üzerinde yapılan feci
bir yanlışlığa işaret edelim. Bu yanlışlık belirsiz isim tamlamasında iyelik
ekinin atılması hadisesidir: Mardinkapı, Edirnekapı, Topkapı" örneklerinin
yanında "Ömer Han, Ahmet palas, Orhan Tepe, Bulvar saray" gibi
takımları da sıralar. (s. 384)
Şimşek, bu konuda iyimserdir:
"Belirtisiz adtakımlarından gelen bileşik sözcüklerde tekil üçüncü kişi
iyelik eki düşme eğilimi göstermektedir. Edirnekapısı ˃Edirnekapı, Kadıköyü>
Kadıköy" deyip şunları ekler: "Bu eğilimden yeni sözcükler kurulurken
de yararlanılmaktadır: toplumbilim-i> toplumbilim, dil bilim-i˃dil-bilim, biçim bilim-i˃ biçimbilim,
Eti banka-(s)ı)˃Etibank, Sümer banka-(s)ı˃ Sümer bank"(s. 330)
Sonuç
Yukarıdaki değişik görüş ve örneklerden
de anlaşılacağı gibi, ad takımını sıfat takımından ayıran en belirgin özellik,
belirtilen eki (:3. tk. kişi iyelik eki)dir. Anlam açısından da bakıldığında
sıfatlar bir adı çeşitli yönlerden belirterek ya da niteleyerek bütünler. Bu
yüzden tek başına "sıfat" yoktur; ama tek başına ad vardır. Sıfat
görevli sözcükler, tek başına addır.
"Takısız Tamlama" görüşü
tutarsızdır, bilimsel bir açıklaması yoktur; onlar gerçekte sıfat takımıdır.
Bu yüzden, bu yaklaşımla hazırlanan yapıtlar gözden geçirilmeli ve
düzeltilmelidir. Eleme ve seçme sınavlarında, yalnızca bu konudan değil,
dilbilgisinin kesinlik kazanmayan ya da çok tartışılan konularından da sorular
sorulmamalıdır.
Demek ki Ad Takımı konusu ikiye
ayrılabilir: (belirten eki alanlar) Belirtili Ad Takımı, (bu eki almayanlar)
Belirtisiz Ad Takımı. Bir de bunların çeşitlenmesiyle ortaya çıkan Zincirleme
Ad Takımı (Ad Takımının Zincirlenmesi) eklenebilir.
[1] Tahsin BANGUOĞLU, Türkçenin Grameri (İstanbul: 1974), ss. 331-339.
[2] Rasim ŞİMŞEK, Türkçe Sözdizimi (Trabzon: 1987) ss. 323-342.
[3]Haydar EDİSKUN, Türk Dilbilgisi (İstanbul: Remzi Kitabevi, 1985), ss. 114-123.
[4] Tahir Nejat GENCAN, Dilbilgisi (Gözden geçirilmiş 4. baskı, Ankara: TDK Yayınlan, 1979), ss. 158-170.
[5]Muharrem ERGİN, Türk Dil Bilgisi (Beşinci Baskı. İstanbul: Boğaziçi
Yayınları, 1980), ss. 374-397.
Not: Bu yazı, yayımlandıktan sonra pek çok yerde (dergiler, bilimsel bildiriler, yüksek lisans ve doktora tezlerinde) anılmıştır, görüşlerimden alıntılar yapılmıştır. Benim gördüğüm (anan, alıntı yapan) adlar: Osman Bolulu, Tahir Kahraman. Süreyya Eryaşar, Cengiz Büker, Hamza Zülfikar, Mehmet Ali Yavuz, Caner Kerimoğlu, Hacı İbrahim Delice, Şahap Bulak, İbrahim Atabey, Hüseyin Başdoğan; Kaan Yılmaz (doktora tezi), Osman Erbaş (yüksek lisans tezi), Esra Çorbacı (yüksek lisan tezi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder