18 Kasım 2021 Perşembe


 

ÇOCUK TÜRKÇESİ

Ali TÜRKSEVEN

            Görmüşsünüzdür: Babası, oğlunun becerisini göstermek için “Şu amcanın anasına bir söv!” der. Çocuk da, daha tam dönmeyen diliyle bu buyruğu uygular. Amca da, bir yetişkin söylediğinde en azından kavga başlangıcı olacak bu söze  -kızmak bir yana-  güler. Çünkü karşısındaki bir çocuk. Çocuklara ne veriyorsanız onu alıyorsunuz. Çocukların belleği bana, bomboş, apak kâğıtları çağrıştırmıştır hep. Bu sayfaları nasıl doldurursanız, ileride öyle okursunuz: Ya bir Yeşilçam senaryosu ya da bir Şeyh Bedrettin Destanı…

            Çocukların sözlüğü, en yakın çevresinden başlayarak, içinde yaşadığı toplumun dilini yansıtır. Küçük yaşlarından ileriye doğru giden çocuğun bilinçaltında, anadilinin temelleri atılır. Sonraları, okul düzeylerine göre de, dil kuralları sezdirilir ya da öğretilir çocuğa. Bu yazıda, okul öncesi çağındaki çocukların Türkçe bilincinin oluşmasını gösteren, onlardan seçilmiş örnekler vereceğim:

            Örnekseme Yöntemiyle Sözcük Türetme (ve Bileştirme)

            bıcın : “Bıcı bıcı yapmak” ile “sabun” arasında ilgi kuramayan çocuk, sabunun sonundaki /n/’yi “bıcı” sözcüğüne ekleyince “bıcın”ı elde ediyor.

            gıdıklak : Boynundan gıdıklanan bir çocuk, babasının âdemelmasının “gırtlak” olmasını pek anlamlı bulmayarak bu organa “gıdıklak” diyor.

            jipor (araba) : Burada “jip” ile “spor” sözcüklerini bileştiren çocuk, yeni jipleri “jipor araba” diye adlandırıyor. Çocuk haklı; eski tip “jeep”ler ile şu pahalı “sportif jip”ler bir mi?

            kaldırma : “Kaldırım” karşılığı. Türetme doğru. Adeylem eki “-ma”nın “-ım” ekine göre daha işlek oluşu, çocuğu böyle bir türetmeye götürüyor.

            kayboltmak : “Kayıp olmak” ile “kaybetmek” sözleri karıştırılmış.

            kısalanmak : “Kısalmak” eylemindeki edilgen anlam, çocuğa yeterli gelmemiş olacak ki “-lan-” ekindeki “-n-” edilgenlik ekini de kullanma gereği duyuyor.

            memelik : “Sutyen” karşılığı. Göze takılana “gözlük” deniyorsa, memeye takılana neden “memelik” denmesin?

            mikropkos : Yabancı bir sözcüğü (“mikroskop”u), Türkçedeki kök-ek ilişkisi gözetilerek yeniden yapmanın güzel bir örneği. Çocuk, “mikrop”un gözle görünmediğini biliyor. Onları gösteren aracın adını da “mikroskop” diye duymuş; ama “mikropkos” ona göre “mikrop gösteren” demek oluyor. (Halkımızın “gardrop”a “gardolap”, “neskafe”ye “neskahve” demesine benziyor.)

            oturay : “Otoray” vardı eskiden. Kimi yerlerde yine var mıdır bilmem. Çocuk mantığı (ikinci seslemde /o/ ünlüsü olmayacağı kuralını da sezerek) “oturmak” eylemiyle “ray”ı birleştiriyor. (“Oturak” sözcüğünün çağrışımı da düşünülebilir.)

            saylanmaz : “Sayılmaz” demek. Bir oyundaki geçersiz bir durumu ya da olayı belirtmek için kullanılır. “Kısalanmak” eylemindeki mantığa benziyor.

            yalandırmak : Birini yalan söyleyerek kandırmak. Çocuğun örneksemesi kalıplaşmış kurallara aykırı. Çünkü “-dır-” eki eylemden eylem türetir. Buradaysa ada getirilmiş.

            yangıncı : Yalnızca bu çağdaki çocuklarda değil, yetişkinlerde de görülen bir türetme biçimidir. Bu sözcüğü türeten çocuğun mantığı, “yangın işiyle uğraşan kişi”yi, meslek adı yapan “-cı” ekiyle belirtmesidir. (Ortaokul öğrencilerinin de “cellat” yerine “idamcı” dediğini duydum. Mantık bir.)

            Yetişkinlerin de “bakkalcı”, “manavcı” gibi örneksemeleri var; ama yanlış. Çünkü bu sözcüklerde bu ek gereksiz.

            Tamlama (ve Deyim) Kurma-Bozma

            baba doktoru : “Çocuk doktoru” olur da baba doktoru olmaz mı?

            börek sigarası : “Sigaraböreği” olduğu belli. Mantıksız da değil. Çocuk, “böreğin sigara biçiminde olanı ya da sigaraya benzeyeni” diye düşünüyor.

            çürüksüz elma : Belki Türkçede “çürüksüz” diye bir sözcük yok ama, türetme mantıklı ve doğru.

            devenin malı : “Nal” sözcüğünü bilmeyen çocuk  -haklı olarak-  bu deyimi, anlayabileceği bir biçime sokuyor.

            ınga ınga radyo : Çocuk, önce evindeki küçük radyoyu tanımış. Daha sonra, bebekliğindeki ağlamalarının kaydedildiği gazeteci teybinden bu kaseti dinleyince  -bu aygıtların küçüklüklerinden örnekseyerek-  küçük teybe “ınga ınga radyo” diyor. (Bu türetme biçimi, bana biraz Ferhan Şensoy’un Türkçeye yaklaşımını çağrıştırıyor.)

            içer terliği-dışar terliği : Çocuk, evde giydiği terliğe “içer terliği”, bahçede ve sokakta giydiği terliğe “dışar terliği” diyor. Mantık güzel.

            kar adam : “Kardan adam” diye uzatmaya ne gerek var, “kar adam” da bu anlama gelmiyor mu? (Bu tamlamanın kuruluşunda “kartopu”nun da etkisi düşünülebilir.)

            köpek balinası : “Köpek balığı” ile “balina” karışımı bir yaratık. Yoksa Jaws mı?

            kuşlu masal-kurbağalı masal : Orhan Veli’nin “Delikli Şiir, Kuyruklu Şiir, Zilli Şiir, Cımbızlı Şiir” başlıklı şiirlerini bilirsiniz. Oysa “kuşlu masal” diyen çocuk, Orhan Veli’yi bilmiyor. Ama her ikisi de Türkçe düşünüyor.

            saçları düzük : “Saçların düzgün, taranmış olması” demek. “Düzük” sözcüğünün türetilişi doğru. (“Kırık”, “bozuk” sözcüklerinden örneksenerek olsa gerek.)

            saçların buruşuk olması : Yukarıdakinin tersi. Ancak, çocuk henüz “saçların buruşmayacağını” öğrenmemiş.

            yamuluk peynir : “Düzgün kesilmemiş peynir” demek. Çocuk doğru düşünüyor, “yamulmak” eyleminden “yamuluk”u türetmek ona uygun geliyor.

            yavru ölüsü : “Gâvur ölüsü” karşılığı. Çocuk, “gâvur”u bilmiyor. Annesinin, büyük ve ağır oyuncakları toplarken “Bu gâvur ölülerini niye kaldırmıyorsun?” sözünden bir anlam çıkarmaya çalışıyor: Çocuk, “anne”nin “yavru”su. Oyuncaklar da “yavru”nun. Bu durumda, ağır oyuncaklara “yavru ölüsü” deniyor!

            Tümce (ve Tümcecik) Kurma

            alar mısın : “Alır mısın?” demek. Çocuk, geniş zaman ekinin geliş biçimindeki ayrıntıları, büyüyünce öğrenecek.

            Çizgi filmin oynuyor : Büyükleri, izleteç (televizyon)te çocuğun sevdiği bir çizgi film oynadığında, ona “Gel bak, çizgi filmin oynuyor.” diyorlar. O da “senin çizgi filmin” diye düşünemiyor. Belki de haklı, çizgi film nereden onun oluyor? Başka bir kez de çocuk “Baba, bana çizgi filmin bulsana.” diyor. “Filmin” sözcüğündeki iyelik ekinin kullanım inceliğini, süreç içerisinde öğrenecek.

            Gideme-Kalama : İlginç bir eylem çekimi. “Gidebilmek” yeterlik eyleminin buyrum çekiminin olumsuzu. Ama Türkiye Türkçesinde böyle bir kullanım yok.

            gözlük giymek : Çocuk, gözlüğün giyilmeyeceğini, takılacağını ileride öğrenecek.

            Hoşuma geldi : “Hoşuma gitti”den daha mantıklı. Örneğin, çocuk, beğendiği bir yiyecek için “Hoşuma geldi.” diyor. Çünkü ondan giden bir şey yok, ona gelen bir şey var.

            İmdat beni : “Kurtarın beni!” demek. İmdat sözcüğü  -yabancı kökenli olduğundan-  çocukta pek bir çağrışım yapmıyor. Öte yandan “imdat” sözcüğünün güç durumlarda kullanıldığını da duymuş.

            Kucağıma al : “Kucağıma alayım mı?” sorusunun yanıtı. “Çizgi filmin oynuyor”un benzeri.

            ölük durmak : Türkçe Sözlük “ölük” sözcüğünü “canlılığı azalmış, halsiz” diye tanımlıyor. Çocuk ise “ölük durma”  -daha değişik olarak-  “ölü gibi durmak, ölüyü öykünmek” diye kullanıyor.

            robotmacılık oynamak-saklambacılık oynamak : İlginç bir türetme mantığı. “Robot” adına, (eyleme gelebilecek) “-macılık” ek(ler)ini getirebiliyor. İkinci örnekte bu ek “-bacılık” olabiliyor. Robotmacılık oynamak, robot oyuncaklarla oynamak demek. Saklambacılık oynamak ise, saklambaç oynamak.

            Sonuç

            Anadili öğretimi, okullarla sınırlı değildir. Hele hele Türk dili dersleriyle hiç sınırlanamaz. Çocuk, okul öncesi döneminde, çevresindeki konuşmaları dinleyerek, örnek alarak, öykünerek anadilini öğreniyor. Sözcükleri birbiriyle karşılaştırıyor, kimi kez karıştırıyor. Türkçe sonekli bir dil olduğundan, köklerle ekler arasında mantık ilgisi kurmaya çalışıyor. Kimi kez, kurallara aykırı da olsa, mantıklı ve uygun sözcükler, sözler uyduruyor. Kısacası, Türkçe düşünüyor, Türkçe yaşıyor.

            Bir çocuğun, anadilini sağlıklı öğrenebilmesi biraz da rastlantılara bağlı. Doğup büyüdüğü çevreye, gidebildiği okullara bağlı. Çocukluktaki her eksikliğin ileride giderilebilmesinin güçlüğü, anadili öğretiminde de geçerli.

            Düşünüyorum da, büyük Divan şairleri, yüzyıllarca, kimseye yâr olmayan Osmanlıca yerine Türkçe düşünüp yazsalardı, bugünün çocukları daha güzel konuşacaklardı.

             

                                                                                                 (Çağdaş Türk Dili 94, Aralık 1995)

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  “de” Sözcüğü Sorunu Ali TÜRKSEVEN               Sorun Şifreleri çok tartışılan şu 2011 YGS’nin 29. Türkçe sorusu, “bağlaç”ın ne ol...