KARATMANLI
AĞZINDAN KÜÇÜK BİR DERLEME-2 *
ALİ TÜRKSEVEN
Karatmanlı
Sözcüklerden Örnekler
aganın
Ağabeyciğim. (Ağabeyin, kardeşine seslenişi olarak.)
alımcı (alımci) Alıngan.
aralatmak Birinden uzaklaşmak, birini
uzaklaştırmak.
atalamak Haksız yere birini azarlamak.
(Arapça hatâ ile bağlantılı
olabilir.)
ayn
(Kaba konuşmada) Anlamadım, ha!
beklenememek
Sabırsızlıkla beklemek.
bertilmek Burkulmak.
beyut
Sersem. ~ olmak Sersem gibi olmak.
(Farsça bi-hod'un bir anlamı: Bayılmış.)
burma
Radyo, teyp, fırın vb.'nin düğmesi.
çekan
Çekiç. (çek-< çak- olabilir.)
çığırgan
Ağustosböceği.
çısmak Susmak.
çupa Küçük ve basık burun.
çus Tekin olmayan hayvan, kimse.
daraçlık Dar ve sıkıcı yer. (T.Sözlük'te daraç Dar.)
dırle Çapak.
ekelemek Serpmek, ekmek.
fıska Sivilce.
gırbe Kambur.
görmedik Görmemiş (kimse).
harabat (arabat), harabatçık (arabatçik) Pis, pasaklı, dağınık, düzensiz kimse.
(T.Sözlük'te harabatî Maddi şeylere
değer vermediği için üstüne başına özenmeyen, dağınık, çulsuz, derbeder.)
ilaçlık İlaç için, çok az.
incelmek (Sözlük anlamlarının yanı sıra)
Acıkmak.
işlemek Çalışmak (insanlar için).
işlemek Birini doldurmak, birine gaz vermek.
işok Kötü, bozuk, ekşimiş şey. ~ olmak 1. Ekşimek, bozulmak, 2. İçi bulanmak,
kendini kötü hissetmek.
işperet Göçmen sobası, kuzine.
kadron Tütün dizilmiş ipin takıldığı
sırık.
kakmak, kakmacık (kakmacik) Gaga.
kap Yufka. ~yazmak Yufka açmak.
kavara Osuruk. (T.Sözlük'te bir anlamı:
Gürültü, patırtı.)
kavçin Patik.
kelfun Tüyü dökülmüş, aşınmış yüzey.
kelfunlaşmak Aşınmak, yer yer tüyleri dökülmüş
olmak.
kestirmek (Sözlük anlamlarının yanı sıra)
Giden birinin önüne geçip onu durdurmak.
kırışka Lâdes kemiği.
kırkılı (kırkıli) Saçı ya da tüyü
kesilmiş insan, hayvan.
kikirik Yerfıstığı.
ko Olsun, peki. ~ bakalım Öyle olsun, alacağın olsun.
köpektırnağı (köpektirna, /a/ uzun)
Şeytantırnağı.
körgözler Şakaklar.
körlükçü (körlükçi) Kışkırtıcı.
kufer Tahta bavul, okul çantası.
kuka Birtakım sebzelerin kurutulmak
amacıyla dizildiği ipin iki ucunu birleştirip bir çiviye ya da gergin ipe
asılmasını sağlayan N harfi biçimindeki tel.
kup Küme. ~uyla yere vurmak (urmak) Birini, olduğu gibi kaldırıp yere atmak.
kurunmak Kurulanmak.
kusuk Kusuntu, kusmuk.
küllenmek Kazıklanmak, bir alışverişte
zarar etmek.
magiya Büyü.
mantı (manti) İçine soğan ya da başka
şeyler konan, çocuk yumruğu büyüklüğünde dürülerek yapılan mayalı bir tür
börek.
nakadır Beceriksiz, sakar. (Farsça nâ-kabil'den bozma ve nâ-kadir [Farsça+Arapça] uydurmasıyla
[çünkü Osmanlıcada yok] oluşmuş olabilir.)
nefsanet Fesat, kıskanç. (Türkçe Sözlükte nefsaniyet Düşmanlık duygusu.)
ogomil Kibirli.
olan Erkeklere seslenmede kullanılan,
"ulan" sözcüğüne benzeyen, ama olumsuz ve kaba anlam içermeyen bir
ünlem.
olelem Canı yanarak ağlayan birinin
çıkardığı sesleri anlatan bir yansıma sözcük.
ölçermek Ateşe odun eklemek.
önaba Mutfak önlüğü.
paşmak Sandalet. (T.Sözlük'te başmak, paşmak Ayakkabı.)
ruba Üniforma. (T.Sözlük'te
"giysi")
sadalamak Anlatmaya çalışmak, kem küm
etmek.
samsa Yufkaların kolböreği gibi sarılarak
dilimlenip pişirildikten sonra üzerine sarımsaklı yoğurt dökülmesiyle yapılan
bir tür yemek.
seslenmemek Bir söz karşısında sesini
çıkarmamak.
sıklık Islık.
sıktırmak Kıstırmak, sıkıştırmak.
sınmak Sinmek, bıkmak, korkmak.
(T.Sözlük'te "yenilip bozguna uğramak".)
söktürememek Başa çıkamamak, baskıyla sonuç alamamak.
sunmak Dokunmak.
suva/sıva, sıvacık (sıvacik) Sığ.
şağra (şara, birinci /a/ uzun) Hayvan
yağı.
şarko Alaca.
şarkolu (şarkoli) Alacalı.
şüve Saç örgüsü.
tanator Çoban salatası
te İşte.
tecirbelik Garip, tuhaf gülünç olay, durum,
kimse. (Arapça tecribe sözcüğüyle bağlantılı
olabilir.)
tepeleşmek Öldüresiye vuruşmak.
tıkılışmak Birbirine sokulmak.
tıkılmak Birine sokulmak, sokulganlık
göstermek.
tunuk Mat, donuk renk.
tupçe Kısa boylu (beğenmezlik anlamında).
tutuk Beceriksiz, sakar.
tükürlemek Tükürmek (özellikle, işemeden
önce, boşinançlara göre, çarpılmamak için tükürmek).
ufunet Basınç artışından doğan sıkıntı.
(T.Sözlük’te "pis koku".)
uğraklanmak (uraklanmak, /u/ uzun) Garip,
gizemli ve kuşkulu davranmak.
uğşalamak (uşalamak, /u/ uzun) Okşamak.
ulum Hep, bütün. ~millet, ~insanlar Herkes.
uvunmak (Sözlük anlamının yanı sıra)
Birine ya da bir yere sürtünmek.
vela Bile.
yanarcan Ciğerpare.
Yandancı (yandanci) Birinin yanında
bulunup onu kışkırtan kimse.
yelsimek Yiyecek ve içeceklerin üstü ya
da ağzı açık kaldığında tatlarının kötüleşmesi.
yemek (Sözlük anlamlarının yanı sıra)
Kaşınmak.
zinklemek Köpeğin ağlar gibi sesler çıkarması.
Deyim
ve Öbek Örnekleri
adamı ipe vermek (adami ipe vermek) Birinin
başını derde sokmak.
ağlamaktan kararmak (alamaktan kararmak, birinci /a/
uzun) (Bebekler ve çocuklar için) Aşırı derecede ve avazı çıktığınca bağırarak
ağlamak.
ak göt kara göt
belli olsun Ak
don kara don (:Ak köpek kara köpek) geçitte (:geçit başında) belli olur.
araba gibi İri yarı (kimse).
arpa ağırlığı kadar
söz duymamak (ağırlığı:
avurli, /i/ uzun, kadar: ka, /a/ uzun) Kırıcı söz duymamak.
ayaksız kalmak Çok koşuşturmaktan yorulmak.
ayı dudağı gibi (ayi duda gibi, ikinci /a/ uzun)
Biçimi bozulmuş giysi yakası, yeni vb.
... babana
deyiverme
(düverme) O dediğin fiyata al da göreyim, biraz zor alırsın, o mal o fiyata
olamaz; o iş öyle sonuçlanamaz.
barede... Ne biçim..., amma da ...
başı/kafası
kaldırmamak
(başi/kafasi kaldırmamak) Sıkıntıya, gürültüye, sıkıştırmaya dayanamamak,
bunları kaldıramamak.
başına su koymak Bir aracı yavaş yavaş, bilerek
bozmak.
beş para bile
vermemek
(para:pare) Önemsememek, değer vermemek, kafaya takmamak.
biraz buçuk Az buçuk.
... bir kalmak Bir işi savsaklamak, yapmamak.
Örnek: Çalışa çalışa bir kaldın. (Sanki çok çalıştın.)
bok çuvalı (Bok çuvali) Pasaklı, pis,
tembel, miskin.
bulandırma suyu,
yerim seni
(suyu:suyi) Birine çatmak için bahane aramak.
buz gibi... Çok güzel..., çok düzgün...
Örnek: Makine buz gibi dikti.
cami anası (cami anasi, birinci /a/ kısa)
Camilerde olduğuna inanılan kadın hayalet.
cazo karı (cazo kari) Cadı.
Çingene çalıyor,
Kürt oynuyor
(Çingene çalay, Kürt oynay) Kim kime dum duma. (Güzel olmayan düğünler için
kullanılır.)
çok bayramlara
yetişesin Çok
bayramlar göresin, nice bayramlara.
daha öteye (daytey) Daha öteye, daha sonra,
gitgide.
dertli... Meyve ve sebzelerin hastalık
sonucu kusurlu olması. Örnek: Dertli elma.
dışardan koyaklı
gelmek (dişardan
koyakli gelmek) Davulun sesi uzaktan hoş gelir.
dibine darı ekmek (darı: dari) İnce eleyip sık
dokumak, kılı kırk yarmak.
dip çok Pek çok.
duş gelmek Musallat olmak.
... -e bakışa ... -e göre,... -e oranla. (Onunkine
bakışa, senin yazın güzel.)
ekmek yemek Ekmek yemek, yemek yemek.
eşeğe vuramadığından
semere (eşeğe:eşe,
ikinci /e/ uzun) Eşeğe gücü yetmeyip semerini dövmek.
eşeğin kuyruğu (eşen kuyri, /i/ ve ikinci /e/
uzun) Dam üstünde saksağan, vur beline kazmaylan.
eşek gelip sıpa
gitmek Büyüdükçe
olgunlaşacağına, davranışları kötüye gitmek.
gerisine araba yolu (yolu: yoli) İmam osurursa,
cemaat sıçar.
gevşek götlü/götü
gevşek (gevşek
götli/göti gevşek) Çok tembel, zora gelemeyen.
gör bakasın Gör bak.
gözleri akmak İçi gitmek, gözü kalmak.
gözleri başında
oynuyor
(oynuyor: oynay) Gözleri velfecri okuyor.
gözlerini belertmek Gözlerini iri iri açarak pis pis
bakmak.
gübrenin
gübresi/gübre mi gübre
Çok pis, pasaklı, üşengeç.
havanın
saçaklanması
Yağmur bulutlarının göğü kaplaması.
ikrah getirmek Bıktırmak.
iyilik hoşluk
sormak (iyilik: ilik,
birinci /i/ uzun) Hal hatır sormak.
kaç göç Apar topar.
kakma vurmak (vurmak: urmak) İtmek.
kan tere batmak/som
tere batmak Kan
ter içinde.
kem diş Bir dişin üzerinden çıkan
köksüz, çekilmesi gereken zararlı diş.
kem keder yok İyiyiz, iyilik.
kerpiç gibi yoğurt (yoğurt: yurt, /u/ uzun)
Sulanmamış, kıvamı güzel yoğurt,
kestire kestire
konuşmak 1.Seslerin
hakkını vererek, vurgu ve tonlamaya uygun konuşmak. 2. Özentili konuşmak.
keyfe keder (keyfe: kife, /i/ uzun) Bir
nesnede ya da olayda küçük ve önemsiz, ama insanın görmeden geçemeyeceği can
sıkıcı özellik.
kıy kıy gitmek 1. Kenardan gitmek. 2. Kimseye
görünmemeye çalışarak ya da kuyruğu apışarasında gitmek.
kim soruyor sana
köpeğin bayramını?
(soruyor: soray, köpeğin: köpen, /e/ uzun, bayramını: bayramini) Seni adam
yerine koyan var mı?
kör kedi Nankör.
kuni kuti kuni kuti Çene yaparak birini dolduruşa
getirmek.
kuyruğu
havada/kuyruk havada (kuyruğu: kuyri. /i/ uzun.
havada: avada) Burnu havada.
kuyruğun
senin (kuyruğun:kuyrun, ikinci /u/
uzun) Hadi canım sen de.
Laf(tan)
almamak Söz dinlememek.
mayisa
gibi Büyücü kılıklı, saçı başı dağınık kadın.
ne bileyim ne olsa (ne’blim ne olsa) Ağzıyla kuş
tutsa...
saatin
ötmesi Saatin çalması.
sağır soba (sağır: savur) İyi çekmeyen ve
ısıtmayan soba.
salma vurmak (vurmak: urmak) Köylerde
ürünlerin bir bölümüne vergi amacıyla el koymak.
sana çıkıyor/ona
çıkıyor
(çıkıyor: çıkay) Ne geçti eline?
sen andırdın, ben
bandırdım Sözde
sen aç idin, ama ben daha çok yedim.
sıtma kırıştırmak Ateşli hastalıkların yarattığı
kırgınlık.
siz yapraktan
bağırıyorsunuz
(bağırıyorsunuz: barıysıniz, /a/ uzun) Siz hiç yokluk görmediniz.
som ter olmak Sırılsıklam terlemek.
suyun bayat akması Suyun az akması.
Şeytanın işi
yokmuş, "Ne yapayım, ne yapayım?" demiş, "Bari taşaklarımı
tartayım." demiş.
(Şitanın işi yokmiş, "N'apaym, n'apaym?" demiş, "Bari
taşaklarımi tartaym." demiş. Birinci /i/ uzun, "ba" seslemi
kısa.) Kimileri mantıksız ya da tuhaf bir işe kalkışıp gülünç duruma
düştüklerinde kullanılır.
taş olup baş yarmak Bir baltaya sap olmak.
tazı ola böyle ola (tazı: tazi, böyle:büle, /ü/
uzun) Tazı dediğin böyle olur (:olmalı).
te gana İşte, birdenbire, ansızın.
te oymuş o (t'oymuş o, birinci /o/ uzun) Ne
demişler, söylendiği gibiymiş, işte öyleymiş. (Bu sözden sonra atasözü ya da
deyim söylenir.)
tığ teber (teber: tebel) Cıscıbıl,
çırçıplak.
yalan ne değil (değil: dil) Gerçekten.
yan bi yan Yan yana.
yarım kalmak Sakat kalmak.
yarın dahisi (:dahası?) gün (yarın
dayisi gün) Ertesi gün.
yazısı güzel (yazısı: yazisi) Yüz çizgileri
güzel.
yedik içtik hoş
geçtik/yiyelim içelim hoş geçelim
(hoş: oş, yiyelim: yelim, /e/ uzun) 1. Felekten bir gün çalmak. 2. Har vurup
harman savurmak.
yer olmak Yerin dibine geçmek.
yok işin Gidemezsin.
Atasözü
Örnekleri
Allah bazısını
sevmiş (de) yaratmış, bazısını övmüş de yaratmış. (Alla bazisini sevmiş te
yaratmiş, bazisini ümiş te yaratmiş. /ü/
ve ikinci /a/ uzun, "ba" seslemleri kısa) Kimileri çok güzel olur,
kimileri görünüşte çirkindir; ama içleri güzeldir. İnsanları dış görünüşlerine
göre değerlendirmemek gerekir.
Allah, gâvurlara
yüz güzelliği, müslümanlara din güzelliği vermiş. (Alla, gâvurlara yüz güzelli,
müslümanlara din güzelli vermiş. İkinci /a/ ve "li" seslemleri uzun.)
Müslümanlık en güzel dindir. Müslüman olmayanların (burada Hıristiyanlar
anlatılmak isteniyor) dış görünüşü bize çekici gelebilir, ama önemli olan,
dinin güzel olmasıdır.
Allah tuz
ekmecikten ayırmasın.
(Allah: Alla, ikinci /a/ uzun) Azla yetinmeliyiz. Açgözlü olmamalıyız.
"Buna da şükür." demeliyiz.
Allah vurur da kör
eder. (Allah: Alla,
ikinci /a/ uzun, vurur: urur) İnsan nankörlük etmemeli, şükretmeli, elindekinin
değerini bilmelidir.
Arada burun olmasa,
bu gözler birbirini çıkarırmış.
(çıkarırmış: çıkarırmiş.) İki kişi bir araya gelince kıskançlık, geçimsizlik
başlar. Dostlar ve akrabalar arasında bile bu böyledir.
Az yaşa, çok yaşa;
gelecek başa.
Ölüm kalım bizim için.
Başla duvar
delinmez.
(Başla: Başle) Birtakım güçlükleri aşmak için olanaklar gerekir.
Bu gözden bu göze fayda
yok. (fayda: fayde)
Kimseden kimseye hayır yok.
Elin ererse
(:yetişirse), arkanı (:sırtını) kaşırsın. (arkanı: arkani, sırtını: sırtıni, kaşırsın: kaşırşin)
Tırnağın varsa başını kaşı.
Elle karışmak,
dağla güreşmek.
(dağla: dayle) Evlilikte gelin, kaynana, damat vb.'nin birbirleriyle ilgili
sorunları olur. Bu sorunları çözmek çok güçtür.
Her bir dağın ona
göre dumanı var.
Her: Er, dağın: dan, /a/ uzun, dumanı: dumani) Her yiğidin bir yoğurt yiyişi
vardır.
İnsanı dil yapıyor,
dil bozuyor.
(yapıyor: yapay, bozuyor: bozay.) Kişi, konuşmasıyla kendini sevdirebildiği
gibi, kötü kişi de olabilir. Konuşurken kırıcı olunmamalıdır.
İnsan kendini
beğenmese, Vardar'a atarmış.
(beğenmese: biyenmese, atarmış: atarmiş.) Herkesin, kendinde beğendiği bir yön
vardır. Böyle olmasaydı, kendini beğenmeyenler intihar ederdi.
İt ite, it
kuyruğuna.
(kuyruğuna: kuyruna, ikinci /u/ uzun.) Kimin gücü kime yeterse ona buyurur,
onunla uğraşır, onu ezer.
İyi olur Allah'tan,
kötü olur senden bilirler.
(İyi: İ, uzun, Allah'tan: Alla'tan, ikinci /a/ uzun.) Çöpçatanlığa kalkışma,
sonuçta bir geçimsizlik olursa senden bilirler. İyi geçindiklerinde ise, senin
iyiliğini unuturlar.
Kardaşın bey olsun,
karısı sevinsin. (karısı:
karisi) İnsan, kardeşinden bile yardım beklememelidir. Herkesin ona göre bir
yaşamı, sıkıntısı vardır.
Kimin ağrıyor, o
bağrıyor.
(ağrıyor: arıy, bağrıyor: barıy, /a/'lar uzun.) Ateş, düştüğü yeri yakar.
Köpek, bok yemekten
vazgeçer mi?
Huylu, huyundan vazgeçmez.
Ölme gitme dünyası. (dünyası: dünyasi, /a/ kısa.)
Ölen unutulur. Geridekiler kendi yaşamlarına bakarlar.
Suyla ateşle oyun
olmaz. (Suyla: Suyle)
Deniz ve göl gibi yerlerin şakası yoktur, buralar tehlikelidir. Yakıcı
maddelerle de şaka yapılmaz. Kısacası, gereksindiğimiz su ve ateşten
yararlanırken uyanık olmalıyız.
Taş, yerinde
ağırdır.
(ağırdır: avurdir.) Kimse kimsenin yerini tutamaz. İnsanların yeri (değeri),
yokluğunda (öldüğünde) anlaşılır.
____________________
*
Bu yazının birincisi ÇTD’nin 106. (Aralık 1996) sayısında yayımlanmıştır (ss.
14-20)
(ÇTD
119, Ocak 1998)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder