ÖĞRENCİLERDEN DİL YANLIŞLARI
Ali TÜRKSEVEN
Bu yazıda yer alan dil yanlışları, üç yıl önce bir askeri liseden derlenmiştir. O yıl bu öğrenciler, lise ikinci sınıftaydı. Söz konusu yanlışlar, Türk dili ve edebiyatı ile kompozisyon sınav kâğıtlarından gelişigüzel seçilmiştir.
Bu lisedeki öğrenciler, çeşitli ortaokullardan gelen, eleme sınavlarından geçmiş, bir yıl da hazırlık sınıfında okumuş “seçme” öğrencilerdir. Okudukları okulda da çağdaş eğitimin gerektirdiği tüm araç ve gereçler vardır.
Yapılan dil yanlışları şöyle:
A. Yazım Yanlışları
1) Bitişik Yazılması Gerekenler
bir çok, bir kaç, hiç bir, bir takım, aktara bilmek, her kes
2) Ayrı Yazılması Gerekenler
birkez, ençok, nekadar, okadar, ohalde, buda, oda, içinde, bizde, sözdende, anlıyoruzki, demekki
3) Ünsüzlerle ilgili Yanlışlar
a) Anlam karışıklığına yol açan yanlışlar: ders-ters, eğer-eyer, kültürü-güldürü, ata-ada, can-çan, gibi-kipi, öğle-öyle, ad-at, acı-açı, göbek-köpek
b) Yanlış ünsüz kullanma: branj → branş, çoçuk → çocuk, yanlız → yalnız, yalnış → yanlış, deyil → değil, diyer → diğer
c) Gereksiz ünsüz kullanma: kölle → köle
4) Ünlü Yanlışı
Uzatma imi eksikliği: aşık → âşık
B. Eşanlamlı Sözcükleri Kullanma
1) Yan Yana Kullanma
egoist ve bencil / bilimde, ilimde / uygarlık ve medeniyet / gayret ve çaba
2) Takım Oluşturma
uygar medeniyetler, nesil kuşağı, yanlış hatalar
3) Ek Getirme
acımasız insaf → acımasız (:insafsız), Türkçe dili → Türkçe (:Türk dili)
4) Gereksiz Açıklamalar
psikolojik yönden ruhi bunalım geçirme → bunalım geçirme, beraber paylaşma → paylaşma, sözünden bahsetmek → söz etmek
C. Yanlış Sözcükler Oluşturmak
gerekeninden → gereğinde, gerektiğinden / samimiyetlik → samimiyet (:içtenlik) / anlaşmasızlık → anlaşmazlık / kullanmamayış → kullanmama (:kullanmayış) / görmemesizlik → görmezlik / birbirlerimizin → birbirimizin / (atları) yordurmak → yormak
D.
Anlamları Karıştırılan Sözcükler
güçleştirmek-güçlendirmek: Türkçe Sözlük’e göre, bu sözcüklerden birincisinin anlamı “güç duruma getirmek”, ikincisinin anlamı “güçlü duruma getirmek”tir.
takdim-takdir: Birincisi “sunma, tanıtma, öne alma”, ikincisi “beğenme, değer biçme”dir.
E. Yanlış Takım ve Tümcecik Kurma
düşündükleri hayaller → kurdukları hayaller / öğretmen kıtlığı → öğretmen azlığı / birlik bozukluğu → birliğin bozulması / saygı etmek → saygı göstermek (:saymak) / arkadaş yapmak → arkadaş edinmek / yardım yapmak → yardım etmek / hoşgörü ile görmek → hoşgörü ile bakmak / ileriki seviyelere çıkarmak → daha ileri seviyeye çıkarmak
Göktür Kazıtları → Göktürk Yazıtları (Bu yanlışlık, yazın bilgisi eksikliğinden olsa gerek.)
F. Tümce Bozuklukları
Düzeltme ayraç içindedir.
Öğretmenler … yetiştirebilmesi … (Öğretmenlerin … yetiştirebilmesi …)
Öğretmene verdiği değer açıkça meydandadır. (“açıkça” sözcüğü gereksiz)
O ülke yıkılmaya muhtaçtır. (O ülke yıkılmaya mahkûmdur.)
Öğretmenler bizi karanlıktan aydınlığa dönüştürüyor. (Öğretmenler bizi karanlıktan aydınlığa çıkarıyor.)
Öğretmenlerin değeri verilmez. (Öğretmenlerin hakkı ödenemez.)
Törende matem çalıyorlar. (Törende yas tutuyorlar.)
Eğitim görmüş bir çocuk eğitim görmemiş bir çocuktan çok farklı yönleri vardır. (“çocuk” sözcüğü “çocuğun” olmalı.)
… eğitim göstermesi gerekir. (… eğitmesi gerekir.)
… ottan farksız olmazdı. (… ottan farklı olmazdı / ya da … ottan farkı kalmazdı.)
Bu iyilikleri onlara şükranla borçluyuz. (Bu iyiliklerden dolayı onlara şükran borçluyuz.)
Öğretmenler değil ki Türkiye’de dünyanın her yanında değerli varlıklar arasına girmişlerdir. (Öğretmenler yalnızca Türkiye’de değil, dünyanın her yanında değer verilen kişilerdir.)
G. Kuruluşuna Şaşılacak Tümceler
Bu Atatürk’ün öğütleri Türk milletine
yaraşanlardır.
Bu sözde öğretmenler çok saygıdeğer bir kişi
olduklarını açıklıyorlar.
Bu atasözü sayesinde öğretmenlere karşı çok
büyük görevler düşmektedir.
Mustafa Kemal kendi zekâsıyla ve öğretmenlerin çabasıyla bir vatan sevgilisi, vatan hizmetçisi olarak yetiştirdiler.
Sonuç
Bu yanlışların bir bölümü “sınav durumu”yla ilgili olabilir: Süre yetersizliği, heyecan, yazdıklarını gözden geçirmeme… gibi. Bu tür yanlışları gidermek güç değil. Süre uzun tutulursa, yazmak için de, yazılanları gözden geçirmek için de sorun kalmaz. Sürenin sorun oluşturmaması, heyecanı da en aza indirebilir.
Sınav bir yana bırakılırsa, temel sorunumuz, anadili öğretimindeki güçlüklerdir. Yukarıdaki örneklere bakılırsa, bu güçlükler, sekiz yıllık ilköğretimde aşılamamış. Öyle görünüyor ki, her türlü eğitim donanımı olan bir lisede de aşılamıyor. Peki anadili öğretimindeki güçlükler üniversitede mi aşılacak? (Hele de YÖK üniversitelerinde!) Kişilerin anadillerini iyice öğrenebilmeleri için üniversite öğrenimi gerektiğini düşünmek bile saçmadır.
Anadili öğretimi sorunu, bir kişi liseyi bitirdiğinde çözülmüş olmalıdır. Bu çözüme ulaşabilmek için de, önce “sorun”u görmek gerekiyor. Türkiye’de tüm eğitim araç ve kurumları, devletin ya elinde ya da denetimindedir. Dilciler ve eğitimciler çırpınadursun, devletin, bu sorunu çözmek gibi bir amacı yoktur. Böyle bir amacı olsaydı, en başta TDK’yi kapatmazdı. (TDK bir bakıma kapatılmadı mı?) Bir avuç azınlığın değil, halkın yararına düzenlenirdi eğitim işleri; öğretmen yetiştirme ve atamalarından tutun da, dersliklerin her türlü durumuna değin. Ders izlenceleri ve kitapları da çağdaş ve bilimsel olurdu.
Bir ülkede eğitim işleri sağlıklıysa, ben o ülkedeki kişilerin anadillerinin de sağlıklı olacağına inanıyorum.
(Çağdaş
Türk Dili 98, Nisan 1996)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder