18 Kasım 2021 Perşembe


 

ORTA-1 TÜRKÇE KİTAPLARININ ELEŞTİRİSİ ÜZERİNE

Ahmet KAPULU

Öğretmen Dünyası'nın Ekim-1994 tarihli sayısında, derginin niteliğine yaraşır önemli bir çalışma yayımlandı. Türkçenin Ders Kitabı da Güzel Olmalı başlıklı bu çalışmayı Sayın Ali Türkseven yapmıştı. Kendisinin de belirttiği gibi böyle bir çalışma aslında daha derin ve daha sistemli bir incelemeyi gerektirir. Ancak bu durum söz konusu çalışmanın önemini azaltmamaktadır. Böylece tüm kitapları edinip inceleme olanağı bulamayan öğretmenler, alan­larındaki kitapların niteliği hakkında bir fikir edinebilme şansını bulacaklar, belki okuttukları ders kitabını bir kez daha gözden geçirme gereksinimini duyacak­lardır. "Bütün kitaplar, Millî Eğitim Ba­kanlığının belirlediği ders programlarına göre hazırlanmaktadır. Belirli kurullar tarafından incelenmektedir. Öyleyse tüm ders kitapları aşağı yukarı birbirinin aynıdır." gibi bir önyargının ne denli yanlış olduğunu daha rahat bir biçimde göreceklerdir. Sanıldığının tersine olarak kitaplar arasında önemli ayrılıklar vardır. Burada bu konunun ayrıntılarına girecek değilim. Benim temel amacım, hazırlamış olduğum "İlköğretim TÜRKÇE-6" ders ki­tabına ilişkin olarak Sayın Ali Türkseven’in bazı eleştirilerine kısa bir yanıt vermektir.

Ali Türkseven'in "hazırlamış oldu­ğum kitaba ilişkin" eleştirilerinin önemli bir bölümüne katılıyorum. Kuşkusuz kitap­ları incelenen diğer yazarlar da kendile­rini ilgilendiren bölümlerle ilgili gerekli yanıtları vereceklerdir. (Ya da vermeleri gerekir. Bunun zorunlu olduğuna inanıyo­rum. Hazırladığınız bir kitap milyonlarca öğrencinin önüne gidiyorsa, bu kitaba ilişkin bir eleştiri almışsanız hem bunları yanıtlamak, hem de düzeltmek zorun­dasınız demektir.)

İncelemede "En İyisi Bu" alt başlığı ile, hazırlamış olduğum kitabın sunulması beni çok onurlandırdı. İyi bir ders kitabı hazırlamak amacıyla yola çıkmıştım. Çok uzun ve yorucu bir çalışmanın sonunda bir çalışma gerçekleştirmiştim ama bu kitabın en iyisi olacağını düşünmemiştim. Çünkü en iyi Türkçe kitabını yapmanın koşulları pek çok açıdan yoktu. Ayrıca bu alanda uzman sayılan kişilerin tek tek ya da ekipler halinde hazırladığı ders kitapları vardı. En iyisini yapmak aslında onların işiydi. Ben bir Türkçe öğretme­niydim ve sınıf içi ders çalışmalarımdan yararlanarak bir kitap hazırlamak ama­cıyla ve tamamen amatörce bu işe kalkışmıştım. Doğrusu kendime göre iyi bir çalışma olmuştu. Bunun ders öğret­menleri tarafından hemen fark edileceğini tahmin ediyordum ama ciddi bir meslek dergisinin incelemesine konu olacağını hiç düşünmemiştim. Çünkü bizde böyle çalışmalar pek sık olarak yapılmaz.

Adı geçen çalışmada, "Raif Ertem, Suna Tanaltay ve Türkan Gedik'in do­ğum tarihlerinin belirtilmediği" eleştirisi doğrudur; ancak ne adı geçen yazarların yapıtlarında ne de bu konulardaki diğer kaynaklarda doğum tarihlerine ilişkin bir bilgiye rastlanılamamıştır. Bu eksikliğin temel nedeni budur. Bunun dışındaki diğer eleştiriler titizlikle değerlendirilecek ve kitabın sonraki baskılarında gerekli düzeltmeler yapılmış olacaktır.

Sayın Türkseven, çalışmasında "210. sayfada sıfatların adlaşması diye bir kullanım var. Oysa sıfatlar adlaşmaz, çünkü sıfatlar tek başına addır, örneğin ‘kırmızı’ sözcüğü bir ren­gin 'adı'dır; ama 'kırmızı kalem' dendiğinde 'kalem'in 'sıfatı' olur." de­mektedir. İlk bakışta doğru gibi görünen ve yalnız kırmızı sözcüğü ile sınırlandırılmış bulunan bu eleştiriye iki önemli çalışmadan alıntılar yaparak yanıt vermek istiyorum. Neşe Atabay,  Dr. İbrahim Kutluk ve Sevgi Özel tarafından hazırlanan ve Prof. Dr. Doğan Aksan tarafında yayıma hazırlanan "Sözcük Türleri" adlı çalışmanın 65. sayfasında Sıfattan Ad başlığı altında: "Sıfatlar da görev ve anlam yönünden ad gibi kullanılabilirler: Güzeller geçidi; Hastanın odası temiz tutulmalıdır; Kü­çükler pastavı yemiş..." dendikten sonra bu duruma ilişkin ayrıntılar verilmektedir. (Sözcük Türleri, 2. baskı, Neşe Atabay, Dr. İbrahim Kutluk, Sevgi Özel; TDK, 1983, ANKARA)  

Aynı konuda Tahir Nejat Gencan, Dilbilgisi adlı yapıtının 188. sayfasında "Sıfatların Başka Görevlerde Kullanıl­ması" büyük başlığının altında, "Sıfatla­rın Ad Yerine Kullanılması" alt başlığı ile aynı konuyu ayrıntılı bir biçimde an­latmakta ve "adlaşmış sıfatlardan" söz etmektedir. (Dilbilgisi, 4. Baskı, Tahir Nejat Gencan, TDK Yayınları, 1979, An­kara)

Birleşik sözcüklerin yazım konusu, Talim Terbiye Kurulunun ders kitap­larında "Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu" tarafından hazırlanan en son İmlâ Kılavuzu'ndaki yazım biçimlerinin doğru kabul edilmesini iste­mesinden kaynaklanmaktadır. Sayın Türkseven'in yazımını çok şaşırtıcı bulduğu "çalı kuşu" sözcüğü de adı geçen kılavuzda bu biçimiyle yer almaktadır. Önceden birleşik olarak yazıldığı halde, Talim Terbiye Kurulunun isteği doğrultusunda yazımı değiştirilmiştir. Aynı durum inceltme (düzeltme) iminin kullanımı konusunda da geçerlidir.

Hazırlamış olduğum kitapların her üçünde de dil konusunda öz Türkçe kulla­nılmasına özen gösterilmeye çalışılmıştır. Ancak yaygın olarak kullanılan hikâye, sohbet, cevap, kelime... gibi pek çok sözcüğün dilimizde hâlâ çok önemli bir yeri olduğu düşüncesiyle ikili bir dil anlayışı güdülmüştür. Sayın Türkseven'in de hemen fark ettiği gibi hikâye ve öykü terimleri aynı sayfada yer almıştır. Bunun bilinçli olarak yapılmış olduğunu, öğrencilerin her iki sözcükle de sık sık karşılaştığını düşündüğümden böyle bir yol izlemek zorunda kaldığımı belirtmek istiyorum. Kuşkusuz bu benim dile bakış açımı da yansıtmaktadır. Ancak fiil, zarf, zamir terimlerinin yaygın olarak kullanılmayan karşılıkları olan eylem, belir­teç, adıl terimleri de belki ayraç içinde verilmeliydi.

Tümce öğeleri konusunda, sınıf dü­zeyinin üstünde bulunan kimi tümcelere ilişkin eleştirinin kişisel bir değerlendir­me olduğunu düşünüyorum. Düzey konusu tartışmaya açıktır. Aynı tümce bir sınıf (öğrenci) için çok ağır, başka bir sınıf (öğrenci) için çok basit olabilir.

Türk Dünyası Haritası ise, Resmi Gazete'nin 29 Mayıs 1993 tarihli 21595 sayısında yayımlanan Ders Kitapları Yönetmeliğinin hükümleri uyarınca zorun­lu olarak konmuştur. Kişisel bir tercih değildir.

Aynı incelemenin sonunda yer alan Öneriler'e tümüyle katıldığımı belirtmek istiyorum.

Daha çağdaş, daha demokratik ve nitelikli bir eğitim hepimizin ortak özlemidir. Bu konuda her birimizin yapa­bileceği çok şey vardır. Her şeyi birile­rinden beklemek doğru değildir kanısındayım. Bu anlamda Sayın Ali Türkse­ven'in çalışmasını çok olumlu bulduğumu bir kez daha belirtmek istiyorum.

(Öğretmen Dünyası 179, Kasım 1994)

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  “de” Sözcüğü Sorunu Ali TÜRKSEVEN               Sorun Şifreleri çok tartışılan şu 2011 YGS’nin 29. Türkçe sorusu, “bağlaç”ın ne ol...