ORTA-1
TÜRKÇE KİTAPLARININ ELEŞTİRİSİ ÜZERİNE
Ahmet KAPULU
Öğretmen Dünyası'nın Ekim-1994 tarihli sayısında, derginin
niteliğine yaraşır önemli bir çalışma yayımlandı. Türkçenin Ders Kitabı da Güzel Olmalı başlıklı bu çalışmayı Sayın Ali Türkseven yapmıştı. Kendisinin de
belirttiği gibi böyle bir çalışma aslında daha derin ve daha sistemli bir
incelemeyi gerektirir. Ancak bu durum söz konusu çalışmanın önemini
azaltmamaktadır. Böylece tüm kitapları edinip inceleme olanağı bulamayan
öğretmenler, alanlarındaki kitapların niteliği hakkında bir fikir edinebilme
şansını bulacaklar, belki okuttukları ders kitabını bir kez daha gözden geçirme
gereksinimini duyacaklardır. "Bütün kitaplar, Millî Eğitim Bakanlığının
belirlediği ders programlarına göre hazırlanmaktadır. Belirli kurullar
tarafından incelenmektedir. Öyleyse tüm ders kitapları aşağı yukarı birbirinin
aynıdır." gibi bir önyargının ne denli yanlış olduğunu daha rahat bir
biçimde göreceklerdir. Sanıldığının tersine olarak kitaplar arasında önemli
ayrılıklar vardır. Burada bu konunun ayrıntılarına girecek değilim. Benim temel
amacım, hazırlamış olduğum "İlköğretim
TÜRKÇE-6" ders kitabına ilişkin olarak Sayın Ali Türkseven’in bazı
eleştirilerine kısa bir yanıt vermektir.
Ali Türkseven'in "hazırlamış
olduğum kitaba ilişkin" eleştirilerinin önemli bir bölümüne katılıyorum.
Kuşkusuz kitapları incelenen diğer yazarlar da kendilerini ilgilendiren
bölümlerle ilgili gerekli yanıtları vereceklerdir. (Ya da vermeleri gerekir.
Bunun zorunlu olduğuna inanıyorum. Hazırladığınız bir kitap milyonlarca
öğrencinin önüne gidiyorsa, bu kitaba ilişkin bir eleştiri almışsanız hem
bunları yanıtlamak, hem de düzeltmek zorundasınız demektir.)
İncelemede "En İyisi Bu" alt başlığı ile, hazırlamış olduğum kitabın
sunulması beni çok onurlandırdı. İyi bir ders kitabı hazırlamak amacıyla yola
çıkmıştım. Çok uzun ve yorucu bir çalışmanın sonunda bir çalışma
gerçekleştirmiştim ama bu kitabın en
iyisi olacağını düşünmemiştim. Çünkü en iyi Türkçe kitabını yapmanın
koşulları pek çok açıdan yoktu. Ayrıca bu alanda uzman sayılan kişilerin tek
tek ya da ekipler halinde hazırladığı ders kitapları vardı. En iyisini yapmak
aslında onların işiydi. Ben bir Türkçe öğretmeniydim ve sınıf içi ders
çalışmalarımdan yararlanarak bir kitap hazırlamak amacıyla ve tamamen amatörce
bu işe kalkışmıştım. Doğrusu kendime göre iyi bir çalışma olmuştu. Bunun ders
öğretmenleri tarafından hemen fark edileceğini tahmin ediyordum ama ciddi bir
meslek dergisinin incelemesine konu olacağını hiç düşünmemiştim. Çünkü bizde
böyle çalışmalar pek sık olarak yapılmaz.
Adı geçen çalışmada, "Raif Ertem, Suna Tanaltay ve Türkan
Gedik'in doğum tarihlerinin belirtilmediği" eleştirisi doğrudur;
ancak ne adı geçen yazarların yapıtlarında ne de bu konulardaki diğer kaynaklarda
doğum tarihlerine ilişkin bir bilgiye rastlanılamamıştır. Bu eksikliğin temel
nedeni budur. Bunun dışındaki diğer eleştiriler titizlikle değerlendirilecek ve
kitabın sonraki baskılarında gerekli düzeltmeler yapılmış olacaktır.
Sayın Türkseven, çalışmasında "210. sayfada sıfatların adlaşması diye
bir kullanım var. Oysa sıfatlar adlaşmaz, çünkü sıfatlar tek başına addır,
örneğin ‘kırmızı’ sözcüğü bir rengin 'adı'dır; ama 'kırmızı kalem' dendiğinde
'kalem'in 'sıfatı' olur." demektedir. İlk bakışta doğru gibi görünen
ve yalnız kırmızı sözcüğü ile sınırlandırılmış bulunan bu eleştiriye iki önemli
çalışmadan alıntılar yaparak yanıt vermek istiyorum. Neşe Atabay, Dr. İbrahim Kutluk
ve Sevgi Özel tarafından hazırlanan ve Prof.
Dr. Doğan Aksan tarafında yayıma
hazırlanan "Sözcük Türleri"
adlı çalışmanın 65. sayfasında Sıfattan
Ad başlığı altında: "Sıfatlar da
görev ve anlam yönünden ad gibi kullanılabilirler: Güzeller geçidi; Hastanın
odası temiz tutulmalıdır; Küçükler pastavı yemiş..." dendikten sonra
bu duruma ilişkin ayrıntılar verilmektedir. (Sözcük Türleri, 2. baskı, Neşe
Atabay, Dr. İbrahim Kutluk, Sevgi Özel; TDK, 1983, ANKARA)
Aynı konuda Tahir Nejat Gencan,
Dilbilgisi adlı yapıtının 188. sayfasında "Sıfatların
Başka Görevlerde Kullanılması" büyük başlığının altında, "Sıfatların Ad Yerine
Kullanılması" alt başlığı ile aynı konuyu ayrıntılı bir biçimde anlatmakta
ve "adlaşmış sıfatlardan" söz etmektedir. (Dilbilgisi, 4. Baskı,
Tahir Nejat Gencan, TDK Yayınları, 1979, Ankara)
Birleşik sözcüklerin yazım
konusu, Talim Terbiye Kurulunun ders kitaplarında "Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu" tarafından
hazırlanan en son İmlâ Kılavuzu'ndaki
yazım biçimlerinin doğru kabul edilmesini istemesinden kaynaklanmaktadır. Sayın
Türkseven'in yazımını çok şaşırtıcı bulduğu "çalı
kuşu" sözcüğü de adı geçen kılavuzda bu biçimiyle yer almaktadır.
Önceden birleşik olarak yazıldığı halde, Talim Terbiye Kurulunun isteği
doğrultusunda yazımı değiştirilmiştir. Aynı durum inceltme (düzeltme) iminin
kullanımı konusunda da geçerlidir.
Hazırlamış olduğum kitapların her
üçünde de dil konusunda öz Türkçe kullanılmasına özen gösterilmeye
çalışılmıştır. Ancak yaygın olarak kullanılan hikâye, sohbet, cevap, kelime... gibi pek çok sözcüğün dilimizde
hâlâ çok önemli bir yeri olduğu düşüncesiyle ikili bir dil anlayışı
güdülmüştür. Sayın Türkseven'in de hemen fark ettiği gibi hikâye ve öykü
terimleri aynı sayfada yer almıştır. Bunun bilinçli olarak yapılmış olduğunu,
öğrencilerin her iki sözcükle de sık sık karşılaştığını düşündüğümden böyle bir
yol izlemek zorunda kaldığımı belirtmek istiyorum. Kuşkusuz bu benim dile bakış
açımı da yansıtmaktadır. Ancak fiil,
zarf, zamir terimlerinin yaygın olarak kullanılmayan karşılıkları olan eylem, belirteç, adıl terimleri de
belki ayraç içinde verilmeliydi.
Tümce öğeleri konusunda, sınıf düzeyinin
üstünde bulunan kimi tümcelere ilişkin eleştirinin kişisel bir değerlendirme
olduğunu düşünüyorum. Düzey konusu tartışmaya açıktır. Aynı tümce bir sınıf
(öğrenci) için çok ağır, başka bir sınıf (öğrenci) için çok basit olabilir.
Türk
Dünyası Haritası
ise, Resmi Gazete'nin 29 Mayıs 1993 tarihli 21595 sayısında yayımlanan Ders
Kitapları Yönetmeliğinin hükümleri uyarınca zorunlu olarak konmuştur. Kişisel
bir tercih değildir.
Aynı incelemenin sonunda yer alan
Öneriler'e tümüyle katıldığımı
belirtmek istiyorum.
Daha çağdaş, daha demokratik ve
nitelikli bir eğitim hepimizin ortak özlemidir. Bu konuda her birimizin yapabileceği
çok şey vardır. Her şeyi birilerinden beklemek doğru değildir kanısındayım. Bu
anlamda Sayın Ali Türkseven'in çalışmasını çok olumlu bulduğumu bir kez daha
belirtmek istiyorum.
(Öğretmen
Dünyası 179, Kasım 1994)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder