YAŞAMÖYKÜM
Ali TÜRKSEVEN
Ben, Ali Türkseven. Çıkartamadınız değil mi? Haklısınız. Öyle ünlü bir dil yazarı değilim. Dahası “dil yazarı” olduğum bile su götürür. Ama ne yapayım ki, ÇTD Genel Yayın Yönetmeni Sayın Şemsettin Ünlü, beni de bu dil yazarları kervanına katmış ve benim de özyaşamöykümü istemiş. Amacı belli, beni ünlendirecek. Öğretmen Dünyası Yazı İşleri Müdürü Zeki Sarıhan da öyle yapmıştı: Geçen yıl Edebiyatçılar Derneği’nin ödül törenindeydik. Sanatçılar Kurultayını saymazsak, ilk kez bu denli çok yazar ve ozanla bir ortamda olmanın esrikliği içindeyim. Zeki Sarıhan da beni, birçok kişiyle tanıştırıyor. Uzun boylu, yaşı altmış dolaylarında bir adamı gösterip “Osman Bolulu” dedi. Adını duymuştum, o sıra Abece’nin yazı işleri müdürüydü. Sarıhan, Bolulu’ya beni gösterip “Bu gördüğün genç arkadaş var ya, yirmi beş yıl sonra seni geçecek!” dedi. Bolulu, rakı kadehini tutarken, şöyle alıcı gözüyle beni bir süzdü: “Geçmezse ebesini …” dedi. Anlayacağınız, yukarıda adı geçen kişiler ille de beni yazmaya itiyorlar.
Kurallar gereği, doğumumdan başlamalıyım: 09.05.1963’te Manisa’da doğmuşum; ama ne denli oralıyım? Anneme göre Manisalılar “yerli”, yerlilere göreyse biz “göçmen”. Çünkü bizimkiler Yugoslavya’dan gelmişler. Ben de liseyi bitirinceye dek Manisalı olmaya çalıştım.
Çocukluğum kötü geçti. Yoksulduk. Babam içerdi. İçince de mutlaka “vukuat”ı olurdu. Her sabah annemin ağlamasıyla uyanırdım. İlkokulu bitirinceye dek pek yeni giysim olmadı, başkalarının kullanılmış giysilerinden giydim. Annem, sorunlarından dolayı kendini temizliğe verdiğinden, ne üstümü başımı kirletebildim ne de odayı dağıtabildim.
İlkokuldayken çalışkan ve başarılı bir öğrenciydim. Ne yazık ki, öğretmenimiz gericiydi. Yakın çevremde, beni çağın bilimiyle, sanatıyla buluşturacak kişiler yoktu. Bu bakımdan çok yıl yitirdim. Evimizin yakınındaki çocuk kütüphanesinden çok kitap okudum. Yaz günlerinin çoğunu orada geçirmişimdir. (Keşke Kemalettin Tuğcu’nun birden çok kitabını okuyarak, zamanı boşa harcamasaymışım.)
İlkokul çağında içekapanık bir çocuktum. Dördüncü ve beşinci sınıflarda birtakım çocuk oyunlarında başrol oynayınca, biraz açıldım. Bu dönemde, yöresel de olsa, düzgün konuşan annemin Türkçesi ve okuduğum kitaplar -sanırım- anadili bilincimin temelini oluşturdu. Ortaokula beni bir komşumuz yazdırdı. Şehitler Ortaokulu’na alışmam biraz güç oldu. Türkçe dersini seviyordum. Sınıfta konuşmasam da, yazılılarda öğretmenimin dikkatini çekmiştim. Türkçe öğretmenimiz, orta ikide beni “kapalı kutu” diye sınıfa duyurdu. Orta üçte, sınıfın Türkçe uzmanıydım. Öğrenciler sözlüye kalktığında, ben bilirkişiydim.
Bu dönemde, Abdullah Ziya Kozanoğlu’nun on altı kitabını (ne gereği varsa) okuduğumu anımsıyorum. Kişiliğimi en çok Hüseyin Rahmi Gürpınar etkiledi. Onun da kırktan fazla kitabını okudum. (Bir yazara taktım mı takıyormuşum.)
Ortaokulu bitirdiğim yaz, devrimci örgütlerle tanıştım. Manisa Lisesi’ndeyken, derslerle, sınıfı geçecek ölçüde ilgilenip harıl harıl siyasal yayınlar okudum. Aziz Nesin, Fakir Baykurt vb. solcu yazarları da unutmadım. Kişiliğimin hiçbir zaman dönmeyen siyasal yanı, bu dönemde oluştu. Diyalektik materyalizm, kişiliğime çok şey kattı.
Tek aşamalı son ÖSYS’de (1980’de) D.E.Ü. Buca Eğitim Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü kazandım. İki ay sonra okulu bıraktım. Burayı pek sevmemiştim ve paraya da gereksiniyorduk. O yıl bir iki işte çalıştım (tezgâhtarlık, boyacılık vb.). Ertesi yıl son hızla okula başladım.
Bu okulda önceleri değerli öğretmenlerimiz vardı: Feyza Hepçilingirler, Nafize Öztok, İ.Güven Kaya, Özden Çelebi, Raif Özben, M.Ali Başkurt, Ahmet Peker, Özcan İlter vb. Sonraları hepsini bir bir uzaklaştırdılar. Son yılımız bir karabasandı. İzmir İdare Mahkemesi’ne iki kez işim düştü: Bir dersten kaldığım için ve bitirme belgemi vermediklerinden. (İki davayı da kazandım. Ege’de yayımlanan Yeni Asır’ın 28.09.1986 günlü sayısında bu davalar haber olarak yer aldı.)
İlk görev yerim Trabzon’un Çaykara ilçesindeki İnönü Lisesi’dir. Üç buçuk yıl kaldığım bu küçük ilçede çok güç koşullardaydım. Gerici, ırkçı, dinci öğretmen ve müdürlerle, kaymakamla çok sürtüştük. Yolda karşılaştığımız kaymakamı görünce, elimi cebimden çıkarmadığım için, kınama cezası verildi. (Kaymakamlığa yazdığım yergi-savunmayı Öğretmen Dünyası’na geçen yıl verdim. Yayımlanacak yazılar dosyasından dergi sayfalarına ne zaman geçer -ya da geçer mi- bilmem. Başlık “Gereğini Saygıyla Arz Ederim” idi.)
1987-1990 arası bu ilçede görev yaptıktan sonra Ankara’ya atandım. Görev yerim Mamak Dostlar İlköğretim Okulu’dur. 1990’da evlendim ve Görkem adında, dört yaşında bir oğlum var.
Gelelim “edebi şahsiyet”ime: Fakülteye başladığımda gizli gizli şiir yazıyordum. Geçen yıllarda Ayrım’ı çıkaran Sedat Şanver de okul arkadaşımdı. O da şiir yazıyordu. Hareket adlı tek yapraklı bir gazetenin on beş günde bir, edebiyat sayısı olarak yayımlanmasını sağlamıştı. Benim de “Onlar” adlı küçük bir “manzume”m burada çıktı. Bu yetmezmiş gibi, Dilbilgisi Öğretmenimiz M.Ali Başkurt da, ders notlarında bu manzumeden de alıntı yapmıştı. Gel de şair olma! Nitekim ben de yıllarca şiirle uğraştım, hiç yayımlamadan. (Bu konuyu bir bölümcede bağlamalıyım; çünkü bu yazı, bir “dil yazarı”yla ilgili.) İlk şiirim Kırlangıç Sıcağı, ÇTD’nin Nisan 1995 (86.) sayısında yayımlandı. Dil yazılarımı burada yayımlayan Şemsettin Ünlü, ayıp olmasın diye hatır gözetip mi yayımladı, yoksa “Bu herifte iş var.” diye mi düşündü bilemiyorum. Manisa’da şiire yıllarca birlikte kafa yorduğumuz Sabahattin Akman’ın şiir kitabını tanıtan yazım “Yaşamak Kadar İnce”likli Şiirler, yine ÇTD’nin Mart 1995 (85.) sayısında çıktı.
Dil konusundaki ilk yazım, Öğretmen Dünyası’nın Temmuz 1992 (151.) sayısında yayımlanan Televizyondaki Dil Yanlışları’dır. Daha sonra 12.10.1992 günlü Cumhuriyet gazetesinin Ankara Havası köşesinde buradan alıntılar yapılmasına sevinmiştim (Ah Türkçe, Vah Türkçe başlığıyla). Askerlik, yazma eylemime ara verdirdi. Daha sonra Öğretmen Dünyası’nda sırasıyla şu yazılarım yayımlandı: Dilde Yozlaşma (165. sayı), Orta 1 Türkçe Ders Kitaplarının Eleştirisi (178. sayı), Öznenin “Sözde”si (186. sayı). Ders kitapları eleştirisinden sonra MEB Talim ve Terbiye Kurulu’nda görevli olduğunu söyleyen ve adını vermeyen bir bayan, dergiye telefon edip beni aramış ve epey de ağzını bozmuş. Türkçe kitabı yazarlarından Ahmet Kapulu da, eleştirimi, derginin 179. sayısında yanıtladı. Dergiye verdiği kitap reklamlarında da, onun kitabına yönelik “En İyisi Bu” yargımı kullanması da hoşuma gitti (185. ve 186. sayılar).
Türk Dili Dergisi’nin Ocak / Şubat 1995 (46.) sayısında Durum Bileşik Zamanı başlıklı bir yazım yayımlandı. Bu yazı, üzerinde bir yıl çalıştığım okul bitirme tezimin özetidir.
Dil sorunları üzerine ağırlıklı yazılarım Çağdaş Türk Dili’nde yayımlandı: Yazılı-Sözlü Dil Yanlışları (68. sayı), Yazılı-Sözlü Dil Yanlışları-2 (75. sayı), Vis/ion (77/78. sayı), “Takısız Ad Takımı” Olabilir mi? (77/78. sayı). Bunlardan Vis/ion’u Şemsettin Ünlü’nün isteği üzerine yazmıştım. Takısız ad takımıyla ilgili yazımı Süreyya Eryaşar, ÇTD’nin 85. sayısında eleştirdi. Ona yanıtım “Takısız Ad Takımı” Olabilir mi?-2, bu derginin 88. sayısında yayımlandı. Bu kez de “ebe”m dolayısıyla akraba olduğumuz Osman Bolulu, Türkçede “Takısız Ad Takımı” Vardır başlıklı yazısıyla tartışmayı genişletip beni yanıtladı.
Bunların yanı sıra, askerlikteki gözlemlerim, Eleştirel Bir Gözle Işıklar Askerî Lisesi başlıklı yazımla Öğretmen Dünyasının 169. sayısında yayımlandı. Denetim dizgesini eleştiren Okul Denetimleri ve Gerçekler başlıklı yazım yine bu derginin 174. sayısında çıktı. Öğretmen Dünyası dergisi yazı kurulu üyeliği yaptığım (Haziran-Aralık 1994) dönemde Meslek Dergileri köşesinde eğitim dergilerini tanıttım, sendikal birlikle ilgili görüşleri derleyip özel dosyada sundum.
Kolay yazan biri değilim. Çok ince eleyip sık dokurum. Sözcük seçimine, sözdizimine çok özen gösteririm. Belki de bu yüzden çok yazamadığımı düşünüyorum. Türkçeyi seviyorum ve bildiğimce, anadilime katkıda bulunmaya çalışıyorum.
(Çağdaş Türk Dili 89 / 90, “Yaşamöyküleri Özel Sayısı”, Temmuz / Ağustos 1995)
Yaşamöyküme Ek (2002'de yazılmıştır.) (2000'de)
2000 Eylül’ünde kendi isteğimle İzmir’e atandım. Buca / Ege İhracatçı Birlikleri İlköğretim Okulu’nda görevliyken (2000-2001) “bahar dönemi”nde Dokuz Eylül Üniversitesi, Buca Eğitim Fakültesi’nde “cümle ve metin bilgisi”, “tümcebilgisi ve anlambilim” dersleri verdim. 2001 Haziran’ından bu yana İzmir Atatürk (Anadolu) Lisesi’nde görev yapmaktayım.
1998’de Millî Eğitim Bakanlığı’nın “Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Yazma Komisyonu”nda görev aldım. Lise 1 edebiyat, lise 1 kompozisyon kitapları için çalıştım. Bakanlık, kitaplarımızı basmadığı için dava açtık. (Konunun ayrıntıları “Talim Terbiye Nasıl Okur?” başlıklı yazımdadır.)
Ankara’dan ayrılmadan 2000 yılında ÖSS Türkçe Soru Bankası kitabım yayımlandı (özel bir sınav merkezince).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder