Ali TÜRKSEVEN
Şimdiye
dek, Aziz Nesin için çok şey yazıldı, söylendi. Ama onun yapıtlarına yansıyan
öğretmenlere ilişkin pek bir araştırma yok. Kuşkusuz, ileride bu konuya ilişkin
daha kapsamlı çalışmalar yapılacaktır. Ben de Zeki Sarıhan'ın önerisiyle,
derginin Ağustos sayısına yetiştirebileceğim sürede, bu çalışmayı yaptım.
“Dünya'nın
En İyi Öğretmenleri”
Aziz Nesin, Böyle Gelmiş Böyle Gitmez/2'de "Bana öyle gelir ki, sanki
dünyanın en iyi öğretmenleri benim öğretmenlerimdi. Böyle olduğuna gerçekten de
inanmışımdır. (s.432)" der. Gerçekten de, özyaşamını anlattığı bu iki
ciltte, öğretmenlerinden saygıyla, sevgiyle söz eder. Hiç sevmediği -az
sayıdaki- öğretmenleri için bile saygıyı elden bırakmaz.
Böyle
Gelmiş Böyle Gitmez/1 "Yol"
(Öz- yaşam, 1966) adlı yapıtında Nesin, çocukluğunu anlatır. Beş yaşındayken
Mahalle Mektebine yazılır. Orası, evlerine çok uzaktır. “Mahalle mektebimiz işte
orada bir ev. Hoca'nım, bir Tatar kadın. Üç de yetişmiş kızı var, kızları güzel
gelirdi bana... (s.31)”
Mahalle Mektebinden ayrılır.
Sekiz yaşında hafızdır. Artık, onu Galip Amca'sı okutur.: “Beni Galip Amcam
okuttu, ilkin ondan okuma-yazma öğrendim, sonra Arapçaya başladık (s. 39).”
Galip Amca'sı "bir
roman"dır: "Arapça, Farsça, Fransızca ve yüksek matematik bilen,
şiirler yazan bir rüfaî ve kadirî dervişi... Zamanına göre çok devrimci,
ilerici bir adam (s.39)"dır.
Aziz
Nesin'in ilk öğretmenliği:
“Kasımpaşa pazar yerinin dibinde bir caminin imamına haftada elli kuruşa ders
vermeye başladım: Tecvit ve Arapça...”
“Öğretmenliğimden haftada elli kuruş aldığım o zaman, evimizin aylık
kirası yüz kuruştu, (s.49)”
En
Büyük Adam: Sınıf Öğretmenimiz
Aziz Nesin, Kanuni Sultan
Süleyman İptidai Mektebindedir: "Dünyada tanıdığın en büyük adam
kimdir?" diye sorulsa hemen "Zekâî Bey " derim, üçüncü sınıf
öğretmenimiz Zekâi Bey... (s.300)" "Evlerinin önünden geçerken bile
saygı duyuyorum, başımı evden yana çeviremiyorum. (s.302)"
Başka bir öğretmeni için
"Rıfkı Bey'in üzerimdeki etkisi büyüktür (s.418)" der. "Karıncayı
incitmez", "melek" (s.403)" gibi bir adamdır o. Aziz Nesin,
artık, Darüşşafaka'dadır.
Kendisini döven bir öğretmeni
için "Hiç sevmem Şakir Bey'i, kendini sevdirmedi ki... (s.428)"
demeden geçemez.
Osman Nuri Bey'den söz ederken
"Ne iyi öğretmenlerden okumuştuk. (s.431)" der.
Öğretmenleri Veli Bey, derste,
Amerika'yı ve zenginleri öven bir olayı tatlı tatlı anlatır. Aziz Nesin buna
ilişkin "Birkaç kuşağı, öğretmenleri, büyükleri bu aldatmacayla
kandırmışlardır. (s. 486)" der.
Çok duygulu bir öğretmenleri
vardır: "Şükrü Bey, kafamda çok saygın bir anı olarak yaşamaktadır; içli,
çok duygulu bir adamdı, konuşurken hem ağlar, hem de ağlatırdı. Düşünürüm: Ben
hâlâ çok gözüyaşlıyımdır. Gazetelerdeki acıklı olaylar bile beni ağlatır. Belki
de bu duygululuk, Şükrü Bey gibi öğretmenler elinde yetişmemizdendir. (s.
507)"
Beşinci sınıftayken Hozer adını
verdikleri (gerçek adını bilmiyor Aziz Nesin) bir öğretmenleri vardır. Tabiat
Tedkiki dersine gelir. Aziz Nesin "Yüzünün güldüğünü, yada kızdığını hiç
anımsamıyorum. Yine de sevimli gelirdi bize, ama korkardık da... (s. 491)"
der. Hozer'in sözlü sınavda soruları bilemediği için Aziz Nesin'e sıfır
verişini yazarımız hiç unutamaz: "Bu başarısızlığım bana çok ağır geldi, o
denli ağır geldi ki, o günkü durumum hâlâ rüyalarıma girer. (s. 494)" diye
anlatır.
Darüşşafaka'da aylık almadan
Fransızca öğretmenliği yapan yaşlı adamdan etkilenmiştir: "Ben de
büyüyünce, her ne olacaksam olacağım, ama yine de Darüşşafaka'da parasız
öğretmenlik yapacaktım (s.494) diye geçirir içinden.
"Öğretmenler
Destanı"
“Böyle Gelmiş Böyle Gitmez'in
ikinci cildi de bir öğretmenler destanı olsun istiyorum. Çünkü gerçek
yaşamımda da böyleydi. (s. 438)” Evet Aziz Nesin, Böyle Gelmiş Böyle Gitmez/ 2 "Yokuşun Başı" (1977) adlı
yapıtını böyle nitelendiriyor. Yalnızca bu yaklaşımı bile onun, öğretmenlere ne
denli önem ve değer verdiğinin bir göstergesi olsa gerek. Aziz Nesin gerçekten
de bu yapıtın yaklaşık dörtte üçünü, ortaokullarda tanıdığı öğretmenlerine
ayırmıştır.
Vefa Ortaokulunda İngilizce
Öğretmeni Muhittin Raif Bey'i hiç mi hiç" sevmez: "Ortaokuldayken hiç
sevmediğim, (askerî) lisedeyken, çok sevdiğim öğretmenim Muhittin Raif’le,
yıllar sonra askerlikten ayrılınca dostluk kuracaktım. Onunla birlikte Rıza
Tevfik'in evinde edebiyat söyleşilerine katılacaktım. (s. 130)"
Türkçe öğretmenleri, Enver Kemal
Bey'dir.
“Coğrafya öğretmenimiz çok şık
giyinirdi. Yüzü hiç gülmezdi. Adı, Rüknettin Nasuhioğlu. Sonradan Demokrat
Parti iktidarında milletvekili, daha sonra da İçişleri Bakanı olmuştu. (s.178)”
Aziz Nesin, daha sonra Davutpaşa
Ortaokulundadır. Burada en sevdiği öğretmeni Sami Bey'dir: "Kırsaçlıydı.
Bir ayağı birazcık mıydı, yoksa yamuk muydu, biraz paytak yürürdü. Edebiyatçı
olmak isteyip de olamamış Türkçe öğretmenlerindendi. (s. 219-220)"
Resim öğretmenleri "Resimden
nefret ettiren bir öğretmen ( s. 210)"dir.
Beden Eğitimi Öğretmenleri Kemal
Bey "kışın, karlı havada bile palto giymez (s. 211)."
Matematik öğretmeni "Kömürcü
(s. 211)" lakaplı biridir: "Öğrencileriyle arasında hiçbir bağ,
sıcaklık, kaynaşma, ders anlatmasından başka bir değini yoktu. (s. 212)"
Aziz Nesin'i dolaylı olarak, oyun
yazarlığına yönelten, Müzik Öğretmeni Hulusi Bey'dir (s. 212).
Aziz Nesin'in "Yaşamımda
tanıdığım çok özgün kişilerden biriydi (s. 231)" dediği Hüseyin Hüsnü, ona
Fransızca dersi verir. "Hüseyin Hüsnü Bey, okulların eğitim yöntemini,
ders kitaplarını beğenmediği için çocuklarını okula göndermiyordu. Çocuklarını
kendisi eğitip okutacaktı. Okuldan daha iyi öğrenim vereceğine inanıyordu (s.
232)"
Davutpaşa Ortaokulundaki Tarih
Öğretmeni Memduh Bey, Maltepe Askerî Lisesinde de öğretmendir. Aziz Nesin'in
askerî liseye gitmesini istemez: "Asker okuluna gidersem kendime yazık
edecektim. Sivil okulda okursam, O'na göre iyi bir aydın olabilecektim... (s.
267)" Aziz Nesin yine de tasdiknamesini alıp askerî liseye gitmek isteyince,
Memduh Bey, tasdiknameyi vermez. Aziz Nesin de Türkçe Öğretmeni Sait Bey'den
tasdiknameyi alır.
Çengelköy
Askerî Ortaokulunda
Aziz Nesin bu okula, on dört
yaşında, yedinci sınıftan başlar.
Kemal Bey, Nebatat (:bitkibilim)
öğretmenidir: "Üniversiteyi yeni bitirmiş olmalıydı. Zayıf, kısa, ince
sesli bir gencecik öğretmendi. Ama ders öğretimi çok iyiydi. (s. 303)"
Daha sonra bu derse Zeki Bey
adında bir dişçi gelir. "Zeki Bey'in, kürsüye oturup tırnaklarıyla dişlerinin paslarını çıkardığını
bile anımsar (s. 313)" ve "bu iyi öğretmen"in neden böyle yaptığına
üzülürmüş.
Aziz Nesin, bu okuldaki
öğretmenlerine çok değer verir: "Asker okulunda öyle iyi öğretmenlerden
öğrenim gördüm ki, sanki bütün yeryüzündeki öğretmenler içinde onlardan daha
iyisi, daha bilgilisi, daha olgunu olamazmış gibi gelirdi bana. (...) Şu anda
da yine aynı duygular içindeyim, (s. 336)"
Aziz Nesin'i resim yapmaya
özendiren, işte o "güzelim" öğretmenlerinden biri de Ressam Cevat Bey'dir.
"Savaşçı yetiştiren bir okul"da savaşı yeren "Garp Cephesinde
Yeni Bir şey Yok"u salık verirken öğrencilerine, gözleri yaşlıdır. Aziz
Nesin "Cevat Bey salt resim dersi vermemiş, yazarlık dersi de vermişti
bana. (s. 339)" der.
Bu okulda Sıfırcı Nizam, kimya
öğretmenidir.
Aziz Nesin, Atölye Dersi
Öğretmeni Süreyya Bey'e hayrandır.
Zıpır Nazmi, beden eğitimi
öğretmenleridir: "Zamanından önce gelişmiş (s. 353)" değeri daha
sonra anlaşılacak kişilerdendir.
Müdürleri Binbaşı İsmail Hakkı
Bey "Baban muhterem adamdı, eşşoğlueşşek! (s. 355)" diye bağırır,
kimi şehit oğlu öğrencilere.
Müdür Muavini Suat Bey,
"güleç yüzlü bir adam (s. 356)"dır. Hiç berbere gitmez; saçını,
sakalını kendisi kesermiş. Aziz Nesin de elli beşinden sonra öyle yapmaya
başlamış.
Hikmet Bey, tarih öğretmenidir ve
yarbaydır. "Kısa boylu"dur ve "bir omzu eğik (s. 360)"tir.
İngilizce Öğretmeni Atıf Bey'den
"belleğinde hiçbir iz yok (s. 362)"tur.
Vücud-i beşer (:teşrih, anatomie)
dersi öğretmeni, Doktor İsmail Hakkı Bey'dir. Aziz Nesin'in "Hayranlık
duyduğu (s. 429)" bir öğretmenidir.
Kurtuluş Savaşı'na katılmış
öğretmenlerinden biri de Davut Şükrü'dür : "Davut Şükrü, o söylence
kahramanı öğretmenlerimden yalnızca biridir, bir simgedir O. Öğretmenlerimin
hepsi de özverili kişilerdi. (s. 436)"
"Kurmay albay emeklisi Adil
Bey bir süre coğrafya öğretmenliğimizi yapmıştı. ( s. 442)"
Binbaşı Hakkı Raif Bey, daha
sonra bu derse gelir : "Hakkı Raif Bey iyi giyinirdi. (s. 444) " Aziz
Nesin, bu sevdiği öğretmeninin kardeşinin, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Birinci
Şubesi'nde görevli olduğunu yıllar sonra görünce "kutsadığım Hakkı Raif'in
bendeki anısına gölge düşmüştü. (s. 449)" der.
Resim öğretmenleri, ünlü ressam
Sami Yetik'tir: "Oldukça babayani giyinir (s. 453)."
Sağlık koruma (:hygiene) dersi
öğretmeni, Dr. Fikri Servet: "İyi bir öğretmen (s. 455)"dir.
Türkçe öğretmeni "Bahri Bey
de emekli subay ( s. 458)"dır. Unutulmaz bir öğretmen"dir "Bahri
Baba".
Bir
Sürgün: Aziz Nesin
Bir
Sürgünün Anıları
(1957), Aziz Nesin'in 1947'de Bursa'daki sürgünlük dönemini anlattığı
yapıtıdır. Aziz Nesin burada, parasızlıktan, çocuklara Ulucami'de Kuran dersi
verir. İçinden "Sürgünden sonra da Bursa'da kalsam, bu Kuran dersi hiç de
kötü iş değilmiş." diye geçirir. Bir gün onun kim olduğunu öğrenen
babalar, çocuklarını derse göndermezler ( s. 55-57).
Aziz Nesin otelde kalırken, onun
orada kaldığını bir kitapçıdan öğrenen bir okur, onu bulur. Okurla Aziz Nesin,
yirmi yıl öncesinden okul arkadaşı çıkarlar. Okur, Aziz Nesin'e bir evde bir
oda kiralar. Ara sıra onun yanına gelip konuşur. Bu durumu öğrenen arkadaşının
karısı küplere biner. Adama "Ya o, ya ben..." der. Aziz Nesin de
adama gitmesi için yalvarır. Adamın karısı öğretmendir. Adam "En çok da
memleket ölçüsüne göre aydın bir kadın sayılması gereken karısının bu kaba davranışına
kızıyordu. (s. 64) " Aziz Nesin "Aradan yıllar geçti. Ben hâlâ kadını
haksız bulmuyorum (s. 64)" der.
Öğretmenleri
Küçük Düşürücü (!) Bir Yapıt
Şimdiki
Çocuklar Harika
(1967, “Bu kitap ergenler içindir”) adlı yapıtının başında "Bu romanı salt
çocuklar için değil, ana-babalarla öğretmenler için de yazdım." der.
Roman, iki çocuğun mektuplaşması
biçimindedir. Zeynep Yalkır ile Ahmet Torbay adındaki beşinci sınıf
öğrencilerinin mektuplaşma tarihleri 15 Kasım 1963 ile 27 Nisan 1964 arasıdır.
Romanın son mektubu da 11 Nisan 1967 tarihi taşıyan "Yazardan Çocuklara
Mektup"tur.
Romanın sonuna eklenen, yazarın
çocuklara ikinci mektubunda Şimdiki Çocuklar Harika'nın çocuk romanları
yarışmasında neden ödül al(a)madığı açıklanıyor: Onat Kutlar, Aziz Nesin'in
altmışıncı yaş günü (1975'te) toplantısında konuşmacıdır: Söz konusu yarışmanın
ön elemesini yapan kişilerden biridir. (Yarışma 1963 ya da 1964 yılında
yapılmıştır.) Onat Kutlar bu romanı çok beğenir. Seçici kurul ise bu yapıtı,
eğitsel yönden yanlış, öğretmenleri küçük düşürücü bulur! Oysa, Aziz Nesin tüm
alaycılığına karşın, bence, öğretmenlere (müdürlere ve müfettişlere de) küçük
düşürücü yaklaşmamaktadır.
Okulda
denetim:
"Öğretmenimiz bir sabah, okula müfettiş geleceğini söyledi. Çok
heyecanlıydı. (s. 23)" Öğretmen, müfettişin neler sorduğunu başka
okullardan öğrenmiştir. Öğrencilere yeni defterler aldırtır. Müfettişin
geleceği gün, öğrencilere soracağı problemin çözümünü verir. Öğrenciler de boş
durmayıp başka okuldaki arkadaşlarından, müfettişin sorduğu soruları ve
yanıtlarını öğrenirler. Ama öğrenciler, soruları belli bir sıraya göre
ezberlemişlerdir. Denetim sırasında yanıtlar karışır : "Müfettiş öyle
kızmıştı ki, kızgınlıkla o da şaşırıp,
— Oğlum, dedi, Amerika’yı yapan
Mimar Sultan Mehmet'tir. Süleymaniye Camisini de keşfeden Fatih Sinan'dır. (s.
27)
Öğretmenlerinin okuldan ayrılması
"acı bir haber (s. 33)" dir. Yeni gelen erkek öğretmen, öğrencilere
tek tek sorular sorarak onların neler öğrendiğini yoklar. Durumu beğenmez (s.
33).
Öğretmen güzel şiir okumayı,
elleri sallamak, ayağı yere vurmak diye bilmektedir. Şiirde "hey"
sözcüğünün geçtiği yerde öğretmen, ayağını yere vurunca "Öğretmenin ayağı,
çürük döşeme tahtasının arasından içeri girmişti. Ben de yardım ettim. Zorla
ayağını çıkarabildi. (s. 38-39)"
Öğrenciler, öğretmenlerin verdiği
ev ödevlerinin çokluğundan yakınırlar ( s. 51). Bir gün Osman adında bir
öğrenci, öğretmenlerinin yazılı ödevleri okumadığını öne sürer. Çünkü
öğretmenleri, her gün yazılı yoklama yapıyor, iki günde bir de ev ödevi
veriyordur. Osman, bu görüşünü kanıtlamak için yazılı ödevlerinin birinde
Galatasaray-Ankaragücü maçını anlatır. Öğretmenin de o ödevleri okuyacağı
tutar. Ama öğrenciler "Demek yine de Osman haklıymış (s. 63)" diye düşünürler
sonuçta. (Böyle Gelmiş Böyle Gitmez /I 'de, Aziz Nesin, Darüşşafaka'da Vahit
adlı bir öğrencinin ödevlerde hep maç anlattığını yazar.)
Sınavda arkadaşına kopya veren
öğrenci için öğretmenin tutumu şöyledir: "Bu durumu ailene bildirmek
zorundayım. (s. 162)"
Kendini yazar sanan bir öğretmen,
derslerde birçok kez "Yazar olacaktım ama kısmet değilmiş. (s. 171) "
diye yakınır. Öğretim yılı sonunda öğrencilerin oynaması için piyes aranır:
"... öğretmenimiz bunların hiçbirini beğenmediği için, kendisi bir piyes
yazdı. (s. 171)"
Muhbir
Öğretmenler
Tek
Yol (1978)
romanında başkişi Paşazade'dir. Sabıkalı bir dolandırıcı olarak polisten
kaçarken, bindiği otobüsün bir kasaba kahvesinin önünde durmasıyla küçüksu
dökmek için iner. Kasabalılar da onu, ortaokula yeni atanan Matematik Öğretmeni
Orhan Bey sanırlar. Paşazade, orada iyi bir öğretmenlik yapar. Dahası,
müfettişlerin denetiminden sonra bakanlıktan takdirname bile alır. Okulun
müdürü de, ondan on beş gün önce gelen idealist ve iyimser biridir. Paşazade ona
gerçeği açıklar, ama başka öğretmen olmadığı için, müdür, Paşazade'nin
öğretmenlik yapmasını, herkesin onu Orhan Bey diye bilmesini ister.
Aziz Nesin, Paşazade'nin
ağzından, öğretmenlerin bölünüşünü, söyle değerlendirir.: "Çok şaşılası
bişeydir; bu öğretmenler birliği kurulur kurulmaz, bizim okulun öğretmenleri
aralarında önce ikiye, sonra üçe bölündüler. Daha sonra da parçalanıp, beşe,
altıya ayrıldılar. (s. 405)"
Öğretmenlerin çoğu da sık sık
mazeret izni, hastalık raporları alıp zamanlarının çoğunu lokalde
geçirmektedirler. (s. 407)
Öğretmenler bölünüp
parçalandıktan sonra, birbirlerini bakanlığa şikâyet ve ihbar etmişlerdir. (s.
408-409) Bunun üzerin müfettişler gelince, muhbir olmayan tek kişinin, sahte
öğretmen Paşazade olduğu anlaşılır.
Öykülerindeki
Öğretmenler
Mahmut
ile Nigâr (
1959) adlı yapıtın İyi Olur İnşallah
öyküsünde yazarın köylülere yaklaşımı, Yakup Kadri'nin Yaban romanındakine benzer. Öğretmen, Aşağı Mıcır
adlı, seksen evlik bir köyde görev yapar. Bu köylüler, çok miskindir. Uzun
yıllar yurtdışında yaşayıp köye dönen Yusuf Efendi'yle birlikte, öğrencilerin
okula gönderilmelerini sağlarlar. Tatil olunca öğretmen "Ben daha bu köyde
kalmam (s. 27)" deyip başka bir köye tayin yaptırır. Öğretmene "Sen
de gidersen ben buralarda çıldırırım (s. 27)" diyen Yusuf Efendi,
gerçekten çıldırır.
Bozguncu öyküsünde bir ortaokul
öğretmeni, suçun politikacılardan çok, dalkavuklarda olduğunu savunur. Bu
görüş üzerine yapılan tartışma ve anlatılan anılarla öğretmenin yargısı
çürütülür (s.113-122).
Dakikada
Bir Doğum'dan
bir tümcelik, öğretmen betimlemesi : "Terden, kirpiğindeki rimel yanağının
kırmızısına biriki yol süzülmüş bayan öğretmen, sinirli" (s. 70)
Büyük
Grev (1978) adlı
yapıtın Biz Ne Halt Ettik öyküsünde
emekli albay, avukat, kaymakam, bakkal, traktör sürücüsü, profesör hekim
tiplerinin yanında bir de emekli tarih öğretmeni vardır: "Hiçbir
tartışmaya katılmaz, o denli az konuşurdu ki, sanki Türkçe bilmiyormuş
sanılabilirdi. ( s. 133)" Yazar, burada sayılan tiplerin çoğunu alaya
alır. Çünkü onlar Çeyrek akıl Cemal'e uyup kıyıda fırtınaya yakalanan kotrayı
kurtarmak isterken parçalarlar. Öğretmense kotrayı kurtarmak için denize
girmemiştir. Bunu akıllılığına yoran albaya "akıllı olduğumdan değil,
ishal olduğumdan (...) soyunup denize girmeyi göze alamadım (s. 144)"
der.
Turistik
Belgemizi Geri Alsınlar
öyküsünde okul müdürü, (başka bir bakanlığın da olsa) müfettişlerin yedirilip
içirilmesi, ödüle armağana boğulması düşüncesindedir. Elbette işlerinin
görülmesi için... (s. 207) Çocuklardan mehter takımı da kurar. (s. 209)
Öğretmen de, müdürün isteğiyle, öğrencileriyle turist karşılamaya gider (s.
209).
Nah
Kalkınırız
(1988) yapıtına adını veren bu öyküde küçük, on iki olay vardır. Bunlardan biri
de pazarcılık yapan öğretmenlerle ilgilidir. Babasıyla pazara giden ilkokul
son sınıf öğrencisi bir kız, öğretmeni onu görüp utanmasın diye o yana gitmek
istemez. Babasının da gözleri dolar ve "Bizde bu değerbilmezlik varken biz
(sekiz aaaaaaaa boyu uzatarak) naaaaaaaah kalkınırız! (s. 154-155)" der.
Korkacak
Ne Varmış
öyküsünde, çeşitli korkuların yanı sıra öğretmen korkusuna da değinilir:
"Ne buyurdunuz? Öğretmenlerimden mi? (...) Korku değildi ki o, saygıydı.
(...) Korkmuyorsam,tarih öğretmeni döğerken niçin mi kaçtım? Korkumdan
kaçmamıştım ki, saygımdandı. (s. 90)"
Kör Döğüşü (1988)
yapıtının Tanıştığımıza Çok Memnun Oldum
öyküsünde Şazi Bey adında bir öğretmen vardır. Eğitimimizde hiçbir sistem
olmadığından yakınır. Her müfettişin değişik bir anlayışı olduğunu, kiminin
Fransa, kiminin İtalya etkisinde bulunduğu, sonuçta da kendisini öğretmenlikten
aldıklarını anlatır ( s. 22-29).
Açış
Nutku'nda, nutuk
çekmeyi iyi bilen biri vardır. Bu kişi, öğrenciliğinde, ders yılı sonu gelince,
attığı nutuklarla sınıfı geçermiş: Sıfırcı Sadri adındaki kimyacı bile ağlamaktan
konuşamaz duruma gelir ve bu öğrenciye on numara verir. "En asık
suratlısı, en yumuşak kalpli olur. (s. 47)" diye düşünür bu öğrenci.
Deliler
Boşandı (1957)
yapıtının Hepsi Yapıcı idi öyküsünde
bir meslek yüksekokuluna atanan değişik müdürlerin yaptıkları anlatılır.
Öncekinin yaptığını sonraki bozar (s. 86-92).
Damda
Deli Var (1956)
yapıtındaki İlerigelen Adamlar öyküsünde
"K" kasabasında, partinin ilerigelenleri beklenmektedir.
"Ortaokul müdürü bir hafta çalışarak, Parti Başkanına bir karşılama nutku
hazırlamıştı. Buna karşılık her gece birlikte ve başkanın hesabına içiyorlardı
(s. 48)" "Enstitünün dikiş öğretmeni (başka bir öğretmeni yoktu)
krepon kâğıtlarından yapma çiçekli bir buket yapmıştı, (s. 50)" Eğitim
aksamıştır: "İlkokul, ortaokul öğrencileri başlarında öğretmenleri hergün
istasyona iniyor, karşılama için hazırlanıyorlardı, (s. 50)"
İşiniz
Oldu Gayri!'de
hukuk profesörü ve iktisat doktoru kişilerin politikaya girdiklerinde halk
tarafından (kullandıkları dil bakımından) anlaşılmadıklarına değinilir.
İnsanlar
Uyanıyor (1972)
yapıtının Ne Hale Gelmişiz öyküsünde
olay, yazarın askerî okuldaki bir anısına dayanıyor. Tarih öğretmenleri, emekli
bir kurmay subaydır. Bodos Mehmet'e, bu öğretmen lise bakalorya sınavı (olgunluk
sınavı)nda “Anlat bakalım bize Kurtuluş Savaşını! (s. 56) " der. O da
"Kurtuluş Savaşını sizler yaptınız... (s. 57)" gibi yuvarlak sözler
söyler. “Bodos Mehmet'in sözlerinin, tarih öğretmenimizin hoşuna gittiği
yüzünden belli oluyordu. (s. 57)” Bodos Mehmet, savaşın ayrıntılarını
anlatamayınca odadan kovulur.
Ah
Biz Eşekler!
(1960) yapıtındaki Hıçkırık
öyküsünde, hıçkırıkları yüzünden başarısızlığa uğrayan biri anlatılır. Sözlü
sınav sırasında, bildiği soruları “Hıyk!” sesi yüzünden yanıtlayamaz.
Mümeyyizler güler, öğrencisine güvenen tarih öğretmeni kriz geçirir. (ss.
53-60)
Fil
Hamdi (1955)
yapıtının Güvercin Kakaları
öyküsünde, derse geç kalan Dilekçeci Haydar'a kızan öğretmeni için Haydar şöyle
der: ".. Sanki hayatında işi devlet dairesine hiç düşmemiş gibi dertten
anlamayan öğretmenim kızar, küplere binerdi. (s. 50)" Bu öğretmenin de
etkisiyle okulu bırakır.
Bay
Düdük (1958)
yapıtındaki Fişe Giren Çıkamaz
öyküsünde yıllarca liselerde öğretmenlik yapmış olan Arif Bey anlatılır.
"Zaman zaman da bilgisinden yararlanılmak istenince, kendisine başka
devlet işlerinde görevler (s. 293)" verilir. Arif Bey, polisin uyarısıyla,
fişlenen görevlileri işten atar. Ama bir gün o da, öbürleri gibi suçsuz yere
fişlenir. Artık "Pezevenk Arif Bey"dir.
Masal-Gezi-Taşlama
Hoptirinam
(Büyükler için
masallar, 1958) yapıtının Taktik
masalından: "1478'de ruhum bir öğretmenin kalıbında yeniden dünyaya geldi,
öğrencilerime verdiğim dersler iktidarın tutumuna aykırı görüldüğünden mahkeme
beni yirmi yıl hapse mahkûm etti. (s.332)"
Dünya
Kazan Ben Kepçe (Gezi,
1977), Aziz Nesin'in Irak ve Mısır izlenimlerini anlattığı yapıtıdır. Irak'ta
Kerkük yöresinde Türkçe öğretim yapan bir ilkokula giderler. Öğretmen, çocuklara
"gürül gürül (s. 106)" okumayı öğretmiştir. Aziz Nesin çok duygulanıp
çocuklardan birini öper.
Mısır
izlenimlerinden:
" Birleşik Arap Cumhuriyeti Eğitim Bakanlığı, bir yıllığına bir Türk
profesörünü Kahire'ye çağırmış. (...) Bu Türk profesörü, kaldığı bir yıl içinde
Kahire'de ne yapmış? Söyleyeyim de şaşın: yalnız namaz kılmış (s: 181)"'
Azizname
(Taşlamalar,
1948) adlı yapıtında 10. Yıl Marşı
için yazdığı nazirede "Dershanesiz, okulsuz, öğretmensiz kitleyiz (s.
14)" diyerek "koltuk düşkünlerini taşlar.
Sonuç
Aziz Nesin'in yukarıda andığımız
ve alıntıladığımız yapıtları da gösteriyor ki, o, öğretmene, öğrenciye,
eğitim-öğretime çok önem veren bir yazarımızdır.
Kimi kez öğretmenleri gülünç
duruma düşürmüyor mu? Evet düşürüyor; ama bu durum da, gülmecenin bir özelliği.
Onun yapıtlarında gülünç duruma düşürülen tiplere bakıldığında, öğretmenlere daha
insaflı davrandığı görülür.
Eğitim işlerine verdiği önemin en
büyük kanıtı da, Nesin Vakfı'nda uygulanmasını istediği on beş ilkelik
vasiyetidir. .
Eğitim
Konusundaki Vasiyeti
Aziz Nesin'in "bir bilimsel
bilgiye dayanarak değil, deneyimlerinden çıkardığı sonuçlara göre eğitim
konusunda, Nesin Vakfı'nda uygulanmasını istediği vasiyeti"nin ana
başlıkları şöyle:
1.
Çocuklar; yeteneklerine göre yapıcı, kurucu ve yaratıcı üretmen olacak biçimde
eğitilecek.
2.
Çocuklar dünyaya, insanlara, olaylara eleştirel bir gözle bakabilecekler.
3.
Çocuklara ceza verilmeyecek.
4.
Vakıfta çocuklara hiçbir şey yasak olmayacak.
5.
Çocukların şımarma hakları olmalıdır.
6.
Çocuklar, toplumsal borçlarının ne olduğunu öğrenmelidir.
7.
Çocuklar, kendilerini severek ve kendilerine değer vererek yetişmelidir.
8.
Çocuklar, aşağılık duygularını tanımalı, yenmeli ve aşağılık duygularından
itici güç olarak yararlanmalı.
9.
Çocuklar, uygar insanlar olarak yetişmelidir.
10.
Çocuklar, kendilerini ve çevrelerini değiştirebilmeli.
11.
Çocuklar, korkudan korkmadan yetişmeli.
12.
Çocuklar, yaşama atılınca sevdikleri işi yapmalı.
13.
Çocuklar, özgün düşün ve davranışlı olmalı.
14.
Çocuklar, zengin imgelemli olmalı, büyük düşlemler kurmalı.
15-
Çocuklar, yaşamın bir savaşım olduğunu öğrenmeli.
(“Eğitim
Konusunda Vasiteyimdir” Korkudan Korkmak,
ss. 73-104)
(Öğretmen
Dünyası 188, Ağustos 1995)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder